Hesabım
    Fury
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Fury

    Haftasonu için keyifli bir seyir alternatifi...

    Yazar: Misafir Koltuğu

    Gerek oyun sektörünün, gerek edebiyatın ve pek tabii sinema sektörünün ana besin maddesi haline gelmiş olan 2. Dünya Savaşı tekrar kapımızda! Aksiyon sinemasının son yıllardaki dikkat çekici isimlerinden biri olan David Ayer’in Brad Pitt’i başrolüne oturttuğu Fury ise kapımıza gelen yeni konuğumuz. Son olarak ortalamanın üstü diyebileceğimiz, Arnold Schwarzeneggerve Sam Worthington’ın kadrosunda yer aldığı Sabotaj ile bizi aksiyona doyuran Ayer bu kez arkasına Nazi Almanya’sı, II. Dünya Savaşı, kan gölüne dönen topraklar ve pek tabii kahraman Amerikan askerlerini alıyor, senaryosunu da yazdığı Fury filmiyle seyirci karşısına çıkıyor.

    Fury, savaşın son günlerinde bir grup Amerikan askerinin Almanya’daki Nazi hükmüne son vermek için çıktığı yolculuğu biraz kahramanlık, bir parça “savaş kötüdür” ve bolca şiddet ile servis ediyor. Ekibe yeni katılan 8 haftalık çiçeği burnunda asker Norman (Logan Lerman), Tanrı’nın desteği ile ayakta duran Boyd (Shia LaBeouf), Güney Amerikalı Gordo (Michael Peña), ağzı bozuk, tersi kötü Grady (Jon Bernthal) ve hepsini yola getirmek zorında olan Çavuş Don “Wardaddy” (Brad Pitt)’in savaşa doymuş ruhları yanında ezilirken, vicdanını rahat tutmak, biz izleyicilere de “ben sizim” demek için çabalıyor.

    Nazi Almanyasının son günlerinde savaşın belki de seyrini değiştirecek olan bu ekip, çıktıkları yolculukta “mecbur oldukları” şeyleri yapacak, bir bakıma da tarihe tanıklık etmemizi sağlayacaklar. Peki David Ayer’in bu iyi niyetli yaklaşımı hedefe ne kadar isabetli bir atış yapıyor, işte orası biraz muamma. İki saati aşkın süresiyle kendinden beklenileni veren Fury, acıklı anlatısı esnasında seyircisini sıkmıyor, çatışma sahnelerinde sizi perdeye kitliyor ancak iş hikayenin dram yüzüne gelince ufak bir yalpalama yaşıyor.

    Kahramanlarımızı kağıttan bebekler gibi iki boyutlu birer siluet olarak resmeden Ayer’in senaryosu ve yönetimi ağır aksak ilerlerken, verilmeye çalışılan ve yer yer militarizmi öven kahramanlık naraları canınızı sıkabiliyor. Gerçekleri birebir yansıtmak mecburiyetinde olmayan filmlerden biri olan Fury bu serbestliği yanlış açılardan değerlendiriyor, ürkek, vicdani savaşını kazanmak isterken hayatta kalmak için ilkelerini çiğnemek durumunda kalan Norman’ı merkezine almaktan kaçınıyor. Bu durumda zaten derinlemesine tanıyamadığımız, ısınamadığımız ekibin diğer üyeleri (ki buna Wardaddy’de dahil) gözümüzde “değerli” hale gelmezken, seyircinin göz bebeği konumuna getirilmek istenen Norman ise bir oraya bir buraya yalpalayan sözde-kahramanımız oluyor.

    Evet, Fury belki senaryo ve hikaye anlatımında muazzam bir işçilik ortaya koymuyor ancak teknik anlamdaki temiz işçiliği, savaşın o soğuk, buram buram çürümüşlük kokan ruhunu aksettirmede, senaryonun izin verdiği ölçüde (özellikle de Shia LeBeouf’un hakkını yememek lazım) başarılı oyunculuklarıyla keyifli bir seyirlik halini alıyor. O kadar yerginin aslında böylesi sağlam bir ekip, başarılı atmosfer ve özenli çalışmanın seyircide oluşturduğu “çok daha fazlası” ümidini biraz boşa çıkarttığı için dile getirdiğimizi de eklememiz gerek.

    Şayet savaş filmlerine ilginiz varsa, tam tadında bir aksiyon örneği izleyip, kaliteli vakit geçirmek istiyorsanız Fury tam size göre.

    Burçin Aygün

    burcinaygun@gmail.com

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top