Hesabım
    Bay Turner
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Bay Turner

    Akıntının tersine, alabildiğine gerçekçi!

    Yazar: Kaan Karsan

    Yaklaşık yarım asırdır İngiliz sinemasının en nadide örneklerinden bazılarını sinemaya kazandıran ve çok iyi tanıdığı orta-alt sınıfın dertlerini hem en sade hem de en çarpıcı şekilde perdeye yansıtan Mike Leigh, belki de kariyerinin en iddialı eserlerinden birini boyamaya kalkıyor Bay Turner’da. Oyuncusu Timothy Spall’a Cannes’da “En İyi Erkek Oyuncu” ödülü kazandıran “Bay Turner”, kağıt üzerinde Mike Leigh filmografisinin en ayrıksı üyesi. Mike Leigh’nin filmografisi 1971’de yaptığı ilk filmi Bleak Moments’dan başlanarak incelendiğinde, yönetmenin sinemasını bir nihai amacın etrafına kurduğu hızlıca gözlemlenebilir. Leigh’nin derdi, ana hatlarıyla kapitalizmin toplumu nasıl fakirleştirdiği, düşmanlaştırdığı, yalnızlaştırdığı ve hiçleştirdiği üzerine kurulmuştur. Bir filminin anlattığı hikaye her ne kadar bir diğerinden farklı olsa da nihayetinde yönetmenin eserleri söylemsel olarak benzer özellikler taşır ve aynı soruları sorar: Biz neyiz, nerede yaşıyoruz ve nasıl bu hale geldik?

    Bay Turner’ın en azından ilk bakışta Leigh’in birçok filminden ayrı bir yerde durması sadece bir dönem filmi olmasından kaynaklanmıyor. Zira birkaç kez gerçek figürlerin hikayelerini anlatan Mike Leigh, kariyerinde ilk kez tarihsel bağlamda bu denli büyük anlamlar ifade eden bir şahsiyetin hikayesini anlatıyor: Joseph Mallord William Turner. J. M. W. Turner İngiltere’nin çıkardığı en büyük ressamlardan biri ve daha çok yaptığı manzara resimleriyle tanınıyor. Mike Leigh’nin bu ressamın hikayesini anlatırken genel olarak ilgilendiği konu da Turner’ın ilgilendiği meseleyle benzerlik taşıyor: Manzara. Dünyaya şekil veren, tahakkümü altına alan, yönlendiren bir toplumun manzarası.

    Mike Leigh sanayileşen, liberalleşen, dolayısıyla kapitalistleşen bir toplumun manzarasını resmederken ve o toplumun çehresini çizerken Turner’ı bir obje olarak kullanıyor. Filmin görselliğini de Turner’ın tablolarındaki görsel dünyadan hareketle şekillendiriyor. Tablolarını sattığı züppeleşmiş çevreye asla adapte olamayan J. M. W. Turner film dilinde ‘kahraman’ olarak ifade edilebilecek şahıslardan biri değil. Leigh, Turner’ı bu topluma uzaktan bakan, anlamaya çalışan, bazen reddeden, bazen kabul eden biri olarak konumlandırıyor. Bay Turner’ın bu açıdan Leigh Sineması’nın genel karakteristiğiyle bağdaşan bir karakter olduğunu söylemek mümkün.

    Leigh, evvelki filmlerinden alışık olduğumuz derin ve iz bırakan diyaloglarının altını epeyce kısıyor Bay Turner’da. Görsel anlamdaki şıklığı metinsel düzlemde bu devre ait bir kirlilikle bir araya getiriyor. Modernleştikçe yozlaşan, zenginleştikçe bozulan bir toplumun altını kazıyor. Her zamanki gibi, Leigh’nin en büyük kozu filmi üzerindeki kesin hakimiyeti ve filmin büyüleyici karakter çalışması... Kendi araştırmalarından yola çıkan ve Turner üzerine yazılan bütün eserlerden bir sentez ortaya çıkaran Leigh, çalışkanlığıyla parlıyor.

    Bay Turner, Leigh’nin diğer eserleri gibi kolayca sevilebilen ve izleyeni avucuna alan bir yapım değil. Hatta seyircisini bilinçli olarak birçok anlamda dışlandığını ve yabancılaştırdığını söylemek abesle iştigal olmayacaktır. Ölümünden bu yana akıp giden 150’den fazla yıldan sonra resim sanatı tarafından ilahlaştırılan bir karakteri akıntının tersine kürek çekip kahramanlaştırmayı reddederek hatta antipatik hale getirerek, alabildiğine gerçekçi bir şekilde ele almak Mike Leigh’nin bu filmi yapma nedenlerinden biri. Leigh, yaşadığı topluma ayna tutmaya devam ediyor.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top