Hesabım
    Küçük Karmaşa
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Küçük Karmaşa

    Küçük karmaşanın büyüğü...

    Yazar: Banu Bozdemir

    Tiyatroya onca yıl emek veren, sinema filmlerinde rol alan ve asıl çıkışını Harry Potter serisindeki Severus Snape karakteriyle yapan Alan Rickman’ın ellerinden çıkma bir film Küçük Karmaşa (A Little Chaos).

    Aslında film ismiyle bir anlamda örtüşüyor, Rickman’ın senaryosunu da yazdığı filmde bir bütünlük olmaması, seyirci olarak hangi konunun peşine düşeceğimiz konusunda bir ‘küçük karmaşa’ yaratıyor. 1682 yıllara uzanan hikaye aslında genç peyzaj mimarı Sabine De Barra’nın dönemin koşulları içinde bir kadın olarak sınırlarını zorlamasını, bir anlamda erkeklerin önüne geçmesini anlatıyor. Ama mevzu o kadar dağınık ki bu başarı öyküsünü ağız tadıyla izleyemiyoruz, çünkü mevzuya hep başka konular eklemleniyor ama birbirine bağlanamıyor ne yazık.

    1997 yılında The Winter Guest / Bir Kış Masalı’nı çeken Rickman filmde kendisine de rol biçmiş. Kral 14. Louis’i canlandıran oyuncu komik ve hüzünlü yanını yazdığı rolle ortaya çıkarmış, kendisini izlemek iyi geldi ama filmin düz anlatımı pek çok şeyin, kralın bile nüktedanlığının kaçmasına neden olmuş.

    Küçük Karmaşa aslında sarayın bahçesine inşa edilmek istenen açık hava balo salonunun adı. Sabine De Barra dönemin tarzının dışında bir tasarımla bu balo salonu yapmak üzere görevlendirilir. Kralın baş tasarımcısı Andre Le Notre’nin ekibiyle görevi üstlenir Sabine De Barra. Ama filmin inşası da balo salonunun inşası da biraz sorunlu oluyor, başta da bahsettiğim gibi film asılmak istediği konu karmaşasına mahkum oluyor. O dönemde güçlü ve üretken kadın olmanın gücü, Andre ile arasında filizlenen aşkın belirsizliği, karısını kaybeden kralın dramı ve Sabine De Barra’nın sırrı filmi sürekli başka noktalara fırlatıyor, bu da asıl konunun ne olduğu konusunda bir karmaşa yaratıyor seyirci nezdinde.

    Ve konuların bağlanmaması da büyük sıkıntı, her biri ayrı bir adacık gibi yüzüyor filmde.

    Filmin görsel yanı ve bu detaylarla şekillenen kısmı daha başarılı. 1600’lü yılların atmosferi ve ruhu filmde hakim, kadın olmanın ve o dönemin kendi içindeki sınırlı özgürlük duygusu da filmi besleyen yanlar… Ama yine de ana öykünün daha güçlü olmasını temenni ediyor insan. Peyzaj mimarı bir kadının hayatı gibi bir detayın daha fazla etkili olmasını da. Çocuğu ve kocasıyla ilgili detayın filme katkısı sorgulanır derecede arka planda kalıyor ve film ister istemez bir kadına güç katarken bir yandan da bu gücü yarattığı bir durumla elinden almaya çalışıyor ki bu da o güce sekte vuran bir durum teşkil ediyor.

    Kate Winslet, da filmin karmaşasında boğulmuş gibi, etkisi fazlaca ortaya çıkamıyor. Bir de iç dünyasının farklı olması, düzen yerine kaosu tarcih etmesi bir özellikten çok yaşadıklarının etkisi gibi aktarılmış. Bu da olası yaratımın yaşanan patlamayla yok olup gideceğine dair işaret çıkıyor ki bu da filmin olası büyüsünü bozuyor. Ama yine de doğayla beraber detaylanan hayatlar güzel yansıyor....

    twitter.com/BanuBozdemir

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top