Takip'e doymayan bir Liam Neeson!
Yazar: Duygu Kocabaylıoğlu60 yaşını çoktan devirmesine rağmen aksiyonundan ödün vermeyen emektar aktör Liam Neeson; Non-Stop ve Kanunun Ötesinde filmlerinden sonra yeni devam filmi Takip 3: Son Karşılaşma ile bir kez daha karşımızda.
2012’de ülkemizde de vizyona giren Takip: İstanbul, özellikle Türkiye’ye dair yanlış imaj yaratan sahneleriyle çok konuşulmuş, yönetmen Olivier Megaton ve yapımcı Luc Besson bu anlamda çok eleştirilmişti. Serinin üçüncü filmi, bu sefer yabancı sınırlara pek bulaşmadan, öyküsünü Los Angeles’ta kurguluyor. Ama öte yandan yönetmenin “şaşkın” rejisi, filme dair seyirci sabrını test eder nitelikte, bir uçtan diğerine savruluyor.
Yapımcı Luc Besson bu filmin senaryo aşamasında da adeti bozmayıp kadim dostu Robert Mark Kamen ile yeniden aynı masaya oturmuş. Filmografilerinde 5. Element , Taşıyıcı, Ejder’in Öpücüğü, Kır Zincirlerini gibi pek çok ortak işe imza atmış olan ikili, bu filmde de devreye Amerikan sinemasının kullanmayı pek sevdiği “vahşi Rus mafyasını” sokuyor. Kendisi de Avrupalı, yani Hollywood’a göre ‘doğulu’ olmasına rağmen, oryantalist bir bakış açısını senaryosuna yedirmekten çekinmeyen Besson’un hakkını vermek gerek: Rus mafyasını ve beraberindeki sadakat kültürünü filme iyi yediriyor.
Serinin ilk filmi olan 96 Saat’te tanıştığımız başrol, emekli CIA ajanı Bryan Mills, her ne kadar sakin bir hayat sürmek istese de, Takip 3’te de bela ne onun ne de ailesinin peşini bırakıyor. Eski karısı Lenore’ın kıskanç iş adamı kocasının başına ördüğü çoraplar, Bryan’ı yerel eyalet polisi ile kedi-fare oyunu oynadığı bir yakalamacaya sürüklüyor. Bu süreçte Bryan sürekli kaçıyor, kaçtıkça olayın faillerini de ortaya çıkartıyor; bu arada zincirleme kazalardan, patlayan binalardan hep sağ kurtuluyor! T-1000’in insan hali mübarek! Ama gişe hedefi belli bir Hollywood aksiyonuna bilet kestirdiğimizi hatırlayıp, Liam Neeson’ın baba şefkatine de şapka çıkartıyoruz. Bryan Mills karakterinin özellikle eyalet polisleri ile sağlam dalga geçtiği sahneler filmin mizah dozunu da es geçmiyor.
Son beş yılda seyrettiğim en iyi Liam Neeson performansı halen Gri Kurt filmine ait olsa da, bu filmde emektar aktör karakter devamlılığı açısından kendisinden bekleneni sunuyor. Tüm film boyunca aptala yatıp finalde “Ben yaş tahtaya basmam!” diyen Dedektif Franck Dotzler’ı canlandıran Oscarlı aktör Forest Whitaker’dan ise daha sürprizli bir karakter beklerdim. Bryan’ın kızı Kim’i canlandıran Maggie Grace ise karakterinin yaşadığı tüm kötü günlere rağmen soğuk ve donuk bir oyunculuk ortaya koyuyor.
Uzun lafın kısası senaryosunu ya da karakterini didik didik etmeden, kendinizi koltuğa bırakarak seyredeceğiniz bir film Takip 3: Son Karşılaşma; İstanbul’da geçen ikinci filmden çok daha iyi olduğu açık halde bu Cuma'dan itibaren sinemalarda.