Vinterberg'den adaşı Hardy'ye bir güzelleme...
Yazar: Murat Özer19. yüzyıl İngiliz edebiyatının zirvelerinden Thomas Hardy, seçtiği temalar ve onlara getirdiği kendine özgü yaklaşımla ‘çağlar ötesi’ tanımını hak eden bir isim kuşkusuz. ‘Natüralist’ akımın büyük ustasının 1874 tarihli romanı “Çılgın Kalabalıktan Uzak” (Far from the Madding Crowd) ise yazarın imza çalışmalarından biri. Başkarakteri Bathsheba Everdene’in ‘tek başına ayakta’ serüveni de bugünün feminist hareketinin öncülerinden biri olmaya aday.
Bu dört başı mamur metnin beyazperdeyle ilişkisi 1915’te sessiz sinema döneminde başlamış, ama en bilinen uyarlamanın 1967 yapımı John Schlesinger filmi olduğunu söylemek gerek. Türkiye’de “Bir Aşk Yetmez” adıyla gösterime giren çalışma, özellikle Julie Christie’nin müthiş performansıyla hafızalardaki yerini koruyor. 1998’de başarılı bir televizyon uyarlamasına da kaynaklık eden roman, şimdiyse ‘Dogma’ kökenli Danimarkalı sinemacı Thomas Vinterberg’in elinde yeniden ete kemiğe bürünüyor.
Kendisine miras kalan çiftliğin patroniçesi olduktan sonra hayatı hızla değişen Bathsheba Everdene’in (Carey Mulligan), bir yandan çiftlik hayatında yaşadığı zorluklara, öte yandan da erkeklerle kurduğu/kuramadığı ilişkilere odaklanıyor hikâye. Anne-babasız büyümenin getirdiği bir tür ‘özgür ruh’ performansına sahip onun serüveni. ‘Teslimiyet’i bir an bile kabul etmeyen doğası, üç erkek (Matthias Schoenaerts, Michael Sheen, Tom Sturridge) arasında gidip gelen bir ilişkiler yumağına sokuyor onu. Özellikle Gabriel Oak’la olan bağı, hikâyenin başından sonuna kadar uzanan gelgitli bir rotayı işaret ediyor. Güçlü bir kadın olmasına karşın zaafları da var Bathsheba’nın, ki bu zaaflarının sonuçlarına da katlanmak zorunda kalıyor hikâyenin ilerleyen safhalarında...
“Çılgın Kalabalıktan Uzak”, tabii ki Thomas Hardy’nin mükemmel metninin ışığında bir yerlere varıyor, yazarın özenle seçtiği kelimelerin desteğini arkasına alarak sonuca ulaşıyor. Hardy’nin “Tess” ve “Jude” kadar ‘paralayıcı’ bir çalışması değil belki bu roman, ama karakterlerin aldıkları/alamadıkları mesafe itibarıyla ‘örnek’ teşkil ediyor. 19. yüzyıldan kalkıp gelen karakterler, 21. yüzyılda da geçerliliğini koruyan bir atmosferin içinde yeşeriyor, özellikle ‘kadın’ meselesinde gidilen/gidilemeyen noktaları sabitliyorlar. Thomas Vinterberg de bu metnin temsil ettiği değerleri başarıyla aktarıyor beyazperdeye. Sinemacı, gene bir Dogma yönetmeni olan Lone Scherfig’in yedinci sanatla buluşturduğu “Bir Gün”ün (One Day) yazar-senaristi David Nicholls’ın ‘saygılı’ senaryosuna büyük bir özenle yaklaşıyor burada. Nicholls, Mike Newell imzalı 2012 yapımı Charles Dickens uyarlaması “Büyük Umutlar”ın (Great Expectations) da senaristi bildiğiniz gibi. Böylece, 19. ve 21. yüzyılın iki İngiliz yazarını da buluşturmuş oluyor “Çılgın Kalabalıktan Uzak”. Nicholls’ın romanı “Bir Gün”e bakınca, bu buluşmanın çok da ‘aykırı’ olmadığını anlıyoruz.
Filme dönersek... Erkeklerin kendisini ‘seçmesine’ izin vermeyemn Bathsheba’nın yolculuğu, altı doldurulmamış bir ‘kadın özgürlüğü’ resmi çizmiyor kesinlikle. Karakterin her adımı, iyi hesaplanıp kurgulanmış bir çizgiye sahip, ki buradan çıkarılan sonuç da dönemsel ve evrensel boyutların mükemmelen buluşmasına vesile oluyor. Genç kadın, “Ben ne zaman istersem o zaman olur!” mesajını net biçimde veriyor ve zaaflarıyla var olan ruhunun derinliklerindeki hem aydınlık hem de karanlık tarafları görmemizi sağlıyor. Erkeklerse, kimi zaman bir ‘arzu nesnesi’, kimi zamansa bir ‘oda arkadaşı’ olarak gördükleri Bathsheba karşısında çoğunlukla ‘aciz’ kalıyorlar, ‘güçlü’ gibi göründükleri anlarda bile.
Thomas Vinterberg, “Çılgın Kalabalıktan Uzak”ta adaşı Thomas Hardy’nin rotasına sadık kalmaktan başka çaresi olmadığını bilerek hareket ediyor ve metnin evrenselliğine sırtını dayıyor. İyi ki de öyle yapıyor, çünkü Bathsheba Everdene’in serüvenine müdahale edilmesi durumunda her şey darmadağın olabilirdi. Karakterin sessiz çığlığını duyabilmemiz için ekstra hamlelere gerek yok burada, bitmiş bir resmi ‘tanınmaz’ hale getirme riskiyle yüzleşmek kaçınılmaz olur zira...