Hayat deneyimlerden ibaret...
Yazar: Melis ZararsızHer zaman söylerim, kendi senaryosunu filmleştiren yönetmen candır! François Ozon da bu canlardan biri. Sondan bir önceki filmi Dans La Maison/Evde ülkemizde yeni vizyona girerken, Cannes’da yarışan ve bu sene burada izlediğim üçüncü film olan Jeune & Jolie, Ozon’un son filmi ve film, hikayesi ile kuvvetli herşeyden önce. Kuvvetini hem gerçekçiliğinden, hem tutarlılığından, hem de etkileyici seçimlerinden (kast, müzik..) alıyor.
16’sını yeni bitirmiş, adeta masum güzellik tanımının sözlükteki karşılığı olabilecek bir genç kız olan Isabel’in, olgunluğa geçişine şahit olacağız film boyunca. Ama ne geçiş!
Isabel’i olağanüstü bir başarıyla canlandıran Marine Vacth, sinema için çok önemli bir buluş bana soracak olursanız. 21 yaşındaki model, şimdiden "artık aynı zamanda bir oyuncuyum" diyor röportajlarında, bu iddiasında haksız da sayılmaz. Film boyunca genç kızın yaşadığı süreçleri gözlerinden okuyabiliyorsunuz, adeta yaşıyor bütün olan biteni, değişiyor, başka biri oluyor.
Film bir röntgen sahnesiyle açılır gibi oluyor, dürbünle üstsüz güneşlenen Isabel’i gözetleyen aslında küçük erkek kardeşinden başkası değil. İlk kareden itibaren bize ipucunu veriyor aslında Ozon: Isabel’in özel hayatı didik didik edilecektir.
Eğlenceli, anlayışlı, keyifli, modern, orta sınıf bir ailenin kızı aslında Isabel, yaz tatilinde yazlıklarında güzel vakit geçiriyorlar. Isabel, Felix isminde yakışıklı, sarışın, Alman bir çocuktan hoşlanıyor, ailesine de tanıştırıyor, aile kızlarının flört etme ihtimali bulunan bu sarışın çocuğu çok seviyor, hemen aralarına alıyorlar fakat Isabel farklı bir kız, Felix’e çok da yüz vermiyor, bu konuda ailesini bile şaşırtıyor. Isabel 17’sine girmek üzere ve seksi merak ediyor. Felix’le bunu yaşamayı kafasına koyuyor, erkek kardeşiyle bile paylaşıyor konuyu. Sanki seks yapmak kafasında gerçekleştirmek istediği bir “projeymiş” gibi davranıyor genç kız, çok yakışıklı ve popüler bir çocuk olmasına rağmen Felix’e aşık değil. Sevişiyorlar. Hiçbirşey hissetmediği tüm mimiklerinden belli olan Isabel, sevişme esnasında kendisini dışardan izliyor. Kendisiyle göz göze geliyor. Dışardan izleyen gözler daha masum sanki, ne yapıyorsun der gibi... Tüm sevişme boyunca onları izleyen kendi gözleri, boşaldıkları an kayboluyor. Masumiyet onu o anda terkediyor adeta.
Isabel, annesiyle ve erkek kardeşiyle oldukça yakın ilişkiler içerisinde olan, masum bir güzel fakat meraklı da. Yaz bitiyor ve kışlıklarına döndüklerinde Isabel bazı işler karıştırmaya başlıyor. Ailesine esini kadar yakın davranmıyor. Bir de bakıyoruz ki Isabel otelin birinde bir adamla buluşuyor, üstelik adam oldukça yaşlı. Seks yapıyorlar ve adam ona para veriyor. Neden? Bu kadar iyi bir aileye sahip 17 yaşında bir genç kız neden fahişelik yapar sizce? Neden para kazanmak ister böyle bir işle?
Filme çok uzaktan bakarsanız ve filmlerin ahlaki sorumlulukları olduğunu düşünenlerdenseniz, Jeune & Jolie’nin , fahişelik yapan gençler, toplumun geldiği nokta, internetin fahişeliği bile ne kadar kolaylaştırdığı gibi hükümlerden bahseden bir film olduğunu düşünebilirsiniz, fakat konunun içine girdikçe, yönetmenin de anlattığı gibi, filmin asla mesaj vermek isteyen bir film olmadığını, aslında sadece insan evladının psikolojik gelişimini, büyüyüşünü konu aldığını rahatlıkla algılayabilirsiniz. Film genç bir kızın büyüme evresinde yaşamak istediği deneyimleri, o korkusuzluğu konu alıyor aslında. Burada anlatılan fahişeliğin kendisi değil, fahişelik İsabel’in kişisel yolculuğunu tamamlaması için bir araç sadece.
Filmin tutarlı yapısı, en çok hoşuma giden gücü oldu. Herşey o kadar yerli yerinde ki… Kızın psikolojisine o denli iyi inilebilmiş ki… Hem yönetmenlik, hem senaristlik hem de kast başarısı bu!
Filmin en önemli sahnelerinden birinde, deneyimli oyuncu Charlotte Rampling var. Isabel’in yaptığı şeyden dolayı hissettiği suçluluk duygusundan arındığı bu sahneye bayıldığımı söylemeliyim.
Sinema, hikayeyi görsel yolla anlatma sanatıysa, Ozon’un bu konuda çok ama çok başarılı olduğunu söylemeliyiz. İnanılmaz derecede derli toplu çekilmiş, tutarlı, etkileyici sahneleriyle, müziğin o filme birebir uyan melankolik havasıyla, çıplaklığı inanılmaz estetik biçimde gösterişiyle, insanı hızla içine çeken bir film. Yönetmenin sinemasının meraklıları, ve sinemada derli toplu hikaye anlatma sanatıyla ilgilenen herkesin bu filme bayılacağından hiç kuşkum yok. Marine Vacth’ın sade güzelliği ise adeta tartışmasız! Yönetmen ve oyuncuyla Cannes’da yaptığım röportajı okumanızı da tavsiye ederim, filmi çok güzel betimlediler.
http://www.twitter.com/blossomel