“Kasabayı namussuzlardan temizliyoruz!”
Yazar: Murat Tolga ŞenBenim yaşımdaki herkes kovboy filmlerine bayılır! TRT tarafından her Pazar sabahı bünyeye zerk edilen westernler ve yine o yıllarda okuduğum yüzlerce çizgi roman yüzünden vahşi batı meselesine hâkimim. Türün son yıllardaki, diriliş demeyelim ama kıpırdanışına da ilgiyle yaklaşıyorum çünkü bazen hepimiz atımıza atlayıp dörtnala uzaklaşmak isteriz!
Aslına bakarsanız, Antoine Fuqua epey riskli bir denemeye kalkışmış zira bizde “Yedi Silahşörler” adıyla gösterilen orijinal film, western sinemasının en bilinen öneklerinden biri ve “muhteşem” kadrosu sebebiyle de ikonik bir yapım. Akira Kurosawa’nın Yedi Samuray hikayesini alıp vahşi batı setine taşımak ve onun bile seveceği bir film çekmek John Sturges’e nasip olmuş ki kendisinin bu filmden önce de pek çok western yönetmişliği var ve aynı zamanda egosu dağları aşan oyuncuları birlikte oynatabilmesiyle de tanınır.
Antoine Fuqua ise “sene olmuş 2016, favori aktörüm Denzel’i (Washington) merkeze koyayım, yanına bir Chris Pratt ekleyeyim, politik doğruculuktan nasiplenmiş bir şekilde Çinlisi, Kızılderilisi mevcut bir yedili oluşturayım” diye düşünmüş olmalı. Açıkçası oyunculuktan yana sıkıntıları olan bir film değil Muhteşem Yedili ancak Denzel Washington, Chris Pratt ve Ethan Hawke’ın canlandırdığı roller dışındakilere karakter olma şansı tanımıyor, onlar tiplemeden ibaret, bu en çok Kızıl Hasat adındaki Kızılderili kardeşimizde göze batıyor, ucuz bir çizgi roman yerlisinden fazlası değil. Bıçak ustası Billy için de aynı şeyi yazabilirim.
Orijinal filmde oyuncular kadar korudukları kasaba da önemlidir ve o da neredeyse bir film karakterine dönüşmüş durumdadır ama burada kasaba “setim abi ben, filmden hemen önce suntadan yaptılar” diye bağırıyor. Hâlbuki western sinemasının yeni gerçekçiliğinde bunlar çoktan aşılmış sorunlar. Öte yandan eleştirdiğim şeylerin bilinçli tercihler olduğunun farkındayım. Filmin sanat yönetmenleri (Sean Ryan Jennings ve Leslie McDonald) yenilikçi ve gerçekçi bir western kasabası yaratmak yerine usumuzda en yer etmiş halini oluşturmaya gayret etmişler. Salon barı, şerifi, kasabanın ortasında şaşkın şaşkın gezinen sakinleriyle İtalyan çizgi romanlarından (bkz. Fumetti) fırlamış gibi duran bir kasaba bu.
Antoine Fuqua’nın amacı da açık, oyalayıcı sahnelerle seyirciyi görkemli bir finale taşımak, bunu başarıyor da ancak kayıplara üzülmemizi sağlayacak bir özdeşleşme yaratamıyor. Şunu da eleştirmek gerekir; orijinal filmdeki baş karakter bir soyguncuydu ama burada konumu tartışmalı bir yasa adamı olarak karşımıza çıkıyor. Aradan 56 yıl geçtikten sonra gelen gereksiz bir naiflik. Ayrıca, bir kahraman filmini iyi yapan şey kötü adamıdır. Burada ise kötü adamı filmin başında eser miktarda zalimlik yaptıktan sonra bir saat boyunca hiç göremiyoruz, kahramanların toplaşması ve kaynaşması sırasında onu tamamen unutuyoruz ve neredeyse kasabayı kurtarmak aklımızdan çıkıp gidiyor.
Muhteşem Yedili, iddialı ancak orijinalinden bağımsız takılan bir yeniden çevrim ancak western filmlerinin yeniden Hollywood büyük prodüksiyonları olarak karşımıza çıkacağının işaretini de veriyor. Film gişede başarılı olduğu takdirde küçük bütçeli bağımsız westernlerden ötesini de göreceğiz demektir. 1985 yapımı Silverado ile bu denenmiş ama gerisi gelmemişti bakalım bu kez ne olacak?
Büyük bütçeli, geniş kadrolu bir western izlemek ve ölümsüz bir hikayenin kahramanları olarak kasabayı namussuzlardan temizleyen namussuzları izlemek isterseniz Muhteşem Yedili gayet yerinde bir seçim olacak. Kan, barut ve gözyaşı, bu filmde hepsi var, bir de bol bol bıçak fırlatılıyor, kafanızı eğmeyi ihmal etmeyin! İyi seyirler…
murattolga@gmail.com
twitter.com/murattolga