Hesabım
    Görevimiz Tehlike 5
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,0
    Çok İyi
    Görevimiz Tehlike 5

    Serinin en eğlenceli bölümü olmaya aday!

    Yazar: Oktay Ege Kozak

    Geç olsun da güç olmasın deyimi Görevimiz Tehlike’nin neredeyse yirmi yıldır devam eden blockbuster sinema macerası için gayet yerine bir ifade. 1960'lı yılların orjinal televizyon dizisinin büyük bir hayranı olarak ilk üç filme pek de ısınamamıştım açıkçası. Fakat dördüncü ve beşinci bölümün sonunda hem kaynak dizinin takım ruhu ve casus/entrika havasını, hem de modern mega bütçe Hollywood aksiyon şablonunu bir araya getirmekte başarılı olmasına seviniyorum.

    Yarattığı muazzam animasyonlarda 50'li ve 60'lı yılların casus, aksiyon ve bilim-kurgu eğlenceliklerinden ilham alan Brad Bird’ün ilk gerçek oyunculu filmi olan Görevimiz Tehlike 4’ün başarısından sonra beşinci bölüm olan Mission Impossible – Rogue Nation, serinin içinde yukarıda bahsettiğim balansı en muazzam bir biçimde yakalayan bölümü şimdiye kadar. Beşinci Görevimiz Tehlike ile bir bakıma içiçe geçmiş, tek başlarına sunulsa gayet tatmin edici olacak, fakat bir araya geldiklerinde nefes kesen bir eğlencelik yaratan iki film birden izliyoruz.

    Bir yandan elde serinin baştacı yıldızı Tom Cruise’un deli dublörlüklerinden ve fazla CGI kullanmaktansa olabildiğince gerçek efektlerden haz alan, ustalıkla elden geçirilmiş  kovalamaca ve çatışma sahneleriyle dolu bir aksiyon eğlenceliği var. Cruise’un deli dublörlüklerinden bahsetmişken, dördüncü filmde dünyanın en yüksek binasına gerçekten tırmanan Cruise, bu sefer havalanmakta olan bir uçağa dışarıdan tutunmaya karar vermiş. Bu seri yedinci, sekizinci filmi bulursa yetmişli yaşlarında olacak Cruise’u sırf aksiyon sinemasının sınırlarını zorlamak adına astronot kostümü olmadan uzaya salacaklarından korkuyorum.

    Diğer yandan ise dahiyane numaralarla dolu gizli soygunları ve akıl hilelerini seyirciyi her an heyecan içinde tutmak için kullanan bir casus gerilimi, önceliği tamamen aksiyon sekanslarına vermektense filmin süresi içinde eşit bir konum ediniyor. Bu şekilde hem Tom Cruise’lu aksiyon izlemek isteyen seyircinin beklentileri karşınalıyor, hem de orjinal seriyi seven, daha akıllı bir casus filmi izlemek isteyen seyirci, senaryo safi pahalı patmala sahnelerini bir ayara getirmek için kullanılmadığı için tatmin olmuş oluyor.

    Dünyayı yok etmeye and içmiş bin bir türlü terörist organizasyonu durdurmakta başarılı olan süper casus Ethan Hunt (Cruise) ve ekibi, beşinci filmde en zor düşmanları ile savaşıyor: Amerikan bürokrasisi. CIA başkanı Hunley (Alec Baldwin), pervasız ve otorite karşıtı geçmişi yüzünden Hunt’un ultra gizli casus organizasyonu IMF’i kapatmak için elinden geleni yapar. Bu problem IMF için olabilecek en uygunsuz zamanda gelmiştir, çünkü eski ajanlardan oluşan, bir bakıma anti-IMF görevi gören Syndicate isimli gizemli bir terör organizasyonu, Hunt dahil bir sürü casusu aradan çıkarmaya uğraşır. ABD devletinin desteğini kaybeden Hunt, eski ekibini gizlice bir araya getirip Syndicate’in peşinden gitmeye karar verir.

    Görevimiz Tehlike film serisi, ilk bölümlerde Cruise’ın yıldız gücünü dizinin takım bazlı yapısına tercih etmişti. Bu yüzden bu filmler, Bond tarzı yavan aksiyondan ileri gidemeyerek sadece isimle Görevimiz Tehlike olmuşlardı. Bu problem en çok John Woo imzalı ikinci filmde kendini gösteriyordu. Dördüncü ve beşinci bölümün sevdiğim tarafı, bahsettiğim takım ruhunu geri getirmesi ve senaryonun Hunt dahil olmak üzere her karakterin avantajlarını ve zayıflıklarını akıllıca kullanması. İlk filmden beri ortalıkta olan sert ve ciddi ajan Luther (Ving Rhames), serinin son dönem ajanları hacker Benji (Simon Pegg) ve IMF’in bürokratik taraflarını halleden Brandt (Jeremy Renner) ile bir araya getiriliyor ve hem eski, hem de yeni karakterler bir nevi Görevimiz Tehlike hayal takımı yaratıyor.

    Görevimiz Tehlike, bir süredir konu kadın kahramanlar olduğunda ne yazık ki modern dünyanın biraz gerisinde kalıyordu. İkinci filmde tek kadın karakterin bütün senaryo boyunca sırf kötü adamla yatma görevine sahip olması akla geliyor mesela. Rogue Nation ile seri sonunda Cruise kadar cesur ve yetenekli bir kadın ajan koyuyor hikayeye. Rebecca Ferguson’un femme fatale tarzı karizmatik performansından gaz alan gizemli ajan Ilsa karakteri, muazzam fizikalitesi ve acımasız dövüş tekniği ile bu yeni bölümün belki de en büyük kozu.

    Senaryo yazarlığından (Olağan Şüpheliler) yazar/yönetmenliğe geçiş yapan Christopher McQuarrie, Jack Reacher’ı yöneterek Cruise’un kendine özgü film yıldızı havasının nasıl kullanılması gerektiğini bildiğini göstermişti. Bu sefer daha geniş bir bütçe ve hikaye ile çalışan McQuarrie, serinin en akılda kalır aksiyon sekanslarından bazılarını yaratmayı başarıyor. Viyana Operası’nda geçen gerilim dolu bir suikast sahnesi ile Fas’ta geçen bir hızlı motorsiklet kovalamaca sahnesi, çoğunlukla bilgisayar efektleri yerine gerçek görüntüler ile dolu oldukları için bir o kadar daha heyecanlandırıyor. Her fragmanda gösterilen uçak sekansını ise filmin başında aradan kaldıran McQuarrie, filmini tek bir pazarlama numarasına dayamayarak sonuna kadar eğlendiren bir blockbuster yaratıyor.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top