Ruhlar, büyü, Japon mitleri, kan, araf, ne ararsan (!)bu korkuda...
Yazar: Melis ZararsızMeşhur Garez filmleriyle tanınan Japon yönetmen Takashi Shimizu’nun 2012 yapımı filmi 7500, bu hafta ülkemizde vizyona giriyor. 2012 yapımı bir film ancak iki sene sonra bizim ülkemize geliyor diye düşünmeyin, bu defa durum farklı.
Film 2012 sonunda hazır olmasına rağmen CBS Films vizyonunu sık sık değiştirerek en son Mart 2014’te karar kılmıştı. Fakat Mart 2014’te çok ilginç bir şey oldu. Kuala Lumpur’dan Beijing’e doğru uçmakta olan bir Malezya uçağı, bir anda gözden kayboldu ve hala da uçağın nereye düştüğü ya da havada ne olduğuyla ilgili bir bilgi yok, araştırmalar devam ediyor. Hal böyle olunca benzer konuya sahip filmin gösterimi yine ertelendi. Şu an Amerika vizyonu Aralık 2014 gibi gözüken filmin ülkemizde vizyon bulması epey değerli bir durum aslında.
7500’e gelirsek, film boyunca Amerika’dan Tokyo’ya doğru yol alan uçağın içindeyiz, farklı karakterlerle ve aralarındaki meselelerle tanıştırılıyoruz, evli pilotun hostesle ilişkisi, yolculardan balayına giden gıcık bir çift, aslında ayrılmış olup hala birlikte yolculuk yapmakta olan hassas bir başka çift, gizemli yalnız yolcular… Diyaloglar çok kör gözüm parmağına, oyuncular çok fazla karikatür, türbülans ve benzeri meselelerle “efekt” korkusu çok fazla klişe derken gizemli yalnızlardan biri fenalaşıyor, nefes alamıyor, sıkıntısından parmaklarını ısırıp kanatıyor, acil yardım, panik, nabız, yaşam öpücüğü nafile, yolcuyu kaybediyoruz. Ölüm gerçekleştiği için iniş yapmak durumunda hissetmeyen pilotun bu kararıyla, ölüyle aynı mekanı paylaşma fikrinden panikleyen diğer yolcular bir süre sonra paniklerinde haklı çıkarak uçakta farklı durumlarla karşı karşıya kalıyorlar. Hatta ölü beden bir süre sonra kayboluyor, ve daha fazla sürpriz bozmayalım, olaylar gelişiyor diyelim…
Ruhlu, büyülü, kanlı revanlı bir gerilim/korku filmi olmasına rağmen çok zorlama olarak hikayenin dramatik yönden mesaj kaygılı bir kısmının da olmasına uğraşılmış ve insanların kendi aralarında konuştukları meseleler sürekli, “madem riskli bir uçuştayız, o zaman içimde kalmasın, şunu bil ki…” minvalinden ilerliyor.
Filmin sonu da, bir Japon mitinden referansla “araf”lı bir yerlere bağlanıyor ki, bir yandan hikayeye dikkat çekici herşey eklenmiş diyebilirsiniz, bir yandan ise “gerek var mıydı” diye sorabilirsiniz.
Güzel fikirler, güzel teknik imkanlar, kötü senaryo, kötü oyunculuk… Yine de uçak içinde geçen filmlerden hoşlanıyorsanız, efektlerin sizi yerinizden hop hop etmesi hoşunuza gidiyorsa, bir şans verilebilir…