Hesabım
    jOBS
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,5
    Geçer
    jOBS

    Hırs, inanç, cesaret: işte Steve Jobs!

    Yazar: Melis Zararsız

    Bu hafta çok uzun süredir merakla beklenen JOBS vizyona giriyor. Teknolojiyle yakından ilgiliyseniz – ki bu çağda teknolojiyle ilgili olmamak neredeyse mümkün değil – Steve Jobs adını mutlaka duymuşsunuzdur. jOBS, yakın zamanda kaybettiğimiz, Apple markasının kurucusu Steve Jobs’ın hayat hikayesinden bir kesit sunuyor bize.

    “Bu çağda teknolojiyle ilgili olmamak pek de mümkün değil” gibi bir çıkarım da aslında Steve Jobs’ın sebeplerinden biri olduğu, basit bir sosyolojik tahlil diyebiliriz. Zira bilgisayar dediğimiz aygıtın bugün hayatımızdaki varlığı malum. İş dolayısıyla ofislerimizde kullandığımız bilgisayarlar bir yana, cebimizdeki telefon ve gün içinde kullandığımız daha bir çok akıllı aygıt bu bilgisayarlar ve teknolojik gelişmeler sayesinde gerçekleşiyor. Jobs’ın yarattığı gelişmelerin diğerlerinden ayrılan tarafı ise bu teknolojik gelişmeleri “kişisel” ihtiyaç haline çevirebilmesi… Zira bilgisayarlar elbette varolacaktı, belki belirli bir iş hayatında ve belirli profesyonelliklerin ihtiyaçları doğrultusunda kullanılacaktı. Steve Jobs ise bunu sokaktaki her insanın “ihtiyacı” haline getirdiği noktada farklı bir boyuta taşıdı. Filmde de çokça geçiyor, olmayan bir pazar, olmayan bir talep yarattı kendisi. Bir hayale inandı, onu gerçeğe çevirdi ve hepimizin dünyasını değiştirdi.

    Filme dönecek olursak, önce Jobs’ı canlandıran Ashton Kutcher ile söze başlayalım. Kimi yakıştırmadı, kimi cuk oturduğunu düşündü oyuncunun, henüz filmi izlemeden. Biyografik filmlerde elbette önemli bir şahsiyeti canlandıracak kişinin o şahsiyete benzemesi beklenir ve yönetmenden beklenecek hüner de onu gerek makyaj/saç gibi dış detaylarla o kişiye benzetmek, gerekse daha en baştan oyuncu seçiminde benzer hatlara sahip bir oyuncuyu bulmaktadır. Fakat bana soracak olursanız dış görünüşün benzemesi konusuna çok da fazla takılmamak lazım. O kişinin aurası, hali, tavrı, konuşma şekli, hareket ve kendine özgü tavırları oyuncu tarafından verilebiliyorsa, neden çok benzememiş diye hayıflanmam bir izleyici olarak. Bazen fazla fazla yapılan makyajlar ters etki yaratabiliyor. Örneğin Hitchcock filminde performansıyla her zaman göz kamaştıran Hopkins, makyajın abartısı yüzünden adeta mimiklerini konuşturamıyordu. Diana adlı filmi ise henüz izlemedik ama en azından görsellerden ve videolardan makyajın çok yerinde olduğu, gereksiz bir abartıya girilmediği ve Watts’ın en azından ilk bakışta Diana’ya çok benzediği dikkat çekiyor.  Yine “Lincoln” filminde Daniel-Day Lewis, gerek makyaj, gerek performans başarısı sonucu ortaya çıkan Abraham Lincoln tiplemesiyle Oscar’ı sonuna kadar haketmişti. Steve Jobs, daha çok saçı dökük, beyaz saç-sakalıyla biliniyor bizler tarafından, gençliğine ait görüntüsü hafızalarımıza kazılı değil, ancak internette araştırırsanız bulabilirsiniz. Film ise bizim bildiğimiz haline benzetilmiş kısa bir Ashton Kutcher görüntüsü ile açılıyor fakat filmin devamından sonuna kadar genç, uzun siyah saçları olan bir Steve Jobs tiplemesiyle başbaşayız. Dolayısıyla, benziyor benzemiyor tartışmaları yapmak biraz yersiz bana kalırsa. Örneğin uzun ince bacakları ve içe doğru basan, telaşlı, öne öne yürüyüşünü çok iyi canlandırmış Kutcher bana sorarsanız. Konuşma tarzını, bakışlarını, halini tavrını da çok iyi vermiş olduğunu düşünüyorum.  Jobs’ın gözlerindeki pırıltıyı, o zeka ve heyecan birleşimini Kutcher’ın gözlerinde de görebilmek mümkündü, rolüne çok iyi girebilmiş ünlü oyuncu.

    Steve Jobs’ın gençlik yıllarını biraz araştırırsanız kendisinin biraz savruk, düzensiz, rahatına düşkün, ot içen, ayakkabı giymeden dolaşan, saçlarını taramayan, adeta bir hippi gibi yaşayan bir genç olduğunu görürsünüz. Filmin de, bu yıllara daha çok odaklandığından, aslında bohem bir hali var. Bu denli teknolojiden bahseden bir film olarak, capcanlı, gıcır gıcır modernlik kokan bir yapımla karşı karşıya kalmayacaksınız, burnunuza mekanik aletler kokusundan çok tütsü ve ot kokuları gelebilir izlerken…

    Gelelim filmin bize sunduğu kesite. Ben filmde Jobs’ın son dönemlerde hayatımıza neler getirdiğini, ölmeden önceki son 10 senesinde nelerle uğraştığını göreceğimizi düşünmüştüm ama bu konuda bir hayal kırıklığı yaşadım. Bana kalsa Steve Jobs’ın öğrencilik yılları, kafayı mekanik-teknolojik gelişmelere takışı, arkadaşlık ve aşk ilişkileri filmin en fazla ilk 20-25 dakikasında verilmeli, Apple’ı kurduktan sonra yaşananlar bugüne dek çekilmeliydi. Fakat film Jobs’ın başarısına ve yaşadıklarına ait son yıllara değinmiyor ve adeta havada asılı bırakıyor bazı şeyleri. Acaba bir Jobs 2 mi gelecek diye düşünmedim değil, çünkü istense devamı çekilebilecek derecede eksiklik hissi uyandırıyor. Fakat öyle yapılacaksa da Jobs 1 Jobs 2 diye baştan işin adı konmalıydı  ilk süreç son süreç gibisinden. Öyle bir duyum almadığımıza göre tüm film bu olsa gerek. Filmde Jobs’ın kişilik yapısı ve kişisel problemlerinin de içine bir nebze girilmiş ama onlar da çok havada kalmış, hiçbir şekilde temellendirilememiş. Belgesel  olmayan biyografik filmlerde bu kısımların yorumlanmasını ve temellendirilmesini bekliyoruz doğal olarak.. Burada Sosyal Ağ/The Social Network’ü anmadan geçemeyeceğim, film yaşanan olaylara dayansa da, temposuyla, işlediği konu seçimleriyle, karakter derinlikleri ve kaoslarla tam bir sinema filmiydi, Facebook ile ilgili gerçek hikayeyi hiç bilmeyen birine de izletseniz, bu bir kurgu senaryo deseniz, inanacağı ve heyecanlanacağı türden bir filmdi. Jobs, bu gözle baktığımızda epey sönük kalıyor.

    Her halükarda bu filme gidilmesi ve Steve Jobs hakkında düşünülmesi, meraklanılması, filmden çıkıp eve gelince internette bol bol Steve Jobs aramaları yapılması tavsiyelerimdir. Elimize, kulağımıza yapışan, sanki onlarsız yaşanılmazmış gibi düşündüğümüz kişisel bilgisayarlar, akıllı telefonlar, tabletler nasıl düşünülmüş, tasarlanmış, nasıl bir hırs, inanç ve cesaretle yıllarca üzerlerinde çalışılmış, bilelim, öğrenelim derim. Hatta feyz alalım, yaratıcılığımızı, fikirlerimizi, farklı düşüncelerimizi bastırmayalım, buradan da Elif Bilgin’e selam yollayalım mesela. Elif Bilgin de kim mi? Açın tabletlerinizi arayın canım!

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top