Güldük, eğlendik...
Yazar: Hilal ÇetinderHollywood’un, yetişkin de olsa ergenlikten çıkamayan, mesajlarını belden aşağı espri malzemeleriyle ve zaman zaman iğrençliğe varan fiziksel komediyle vermeye çalışan, elbette başından sonuna güldürmeyi amaçlayan formülü tutmuş görünüyor. Judd Apatow ekolünden gelen Nicholas Stoller ve Seth Rogen (Rogen, Ewan Goldberg ve James Weaver’la birlikte filmin yapımcısı aynı zamanda) ikilisinin belli bir kitleyi memnun edecek, izlenir bir filme imza atması da şaşırtıcı değil...
Yönetmenliğini Nicholas Stoller’ın (‘Aşkzede/Forgetting Sarah Marshall’, ‘Zorlu Görev/Get Him to the Greek’) üstlendiği yapım, benzer bir formülle, kankalık/arkadaşlık ya da sevgili/karı koca arasındaki ilişkileri konu edinen komedi filmlerinin izinden gidiyor, ilişki sınırlarını genişleterek iki farklı jenerasyonu inceliyor. Aynı mahallede yan yana evlerde oturan, ‘Project X’vari bir partiyle seneyi noktalamak isteyen üniversite gençliğiyle, yeni bebekleri olan genç bir çift arasındaki savaşın giderek kızışması üzerine kuruyor hikayesini... Fakat biliyoruz ki, filme konu olan kuşaklar arası farklılıklar/benzerlikler ve birbirleriyle baş etme yöntemleri, en az Amerikan okullarının çılgın partileri, acımasız hiyerarşi sistemi, sınır tanımayan çaylak şakaları ve şanı yürüyen tüketen gençliği kadar uzak kültürümüze. Buna rağmen, yeni ebeveyn olmuş bir çiftin bebek sonrası hayatlarını ve değiştirmek zorunda kaldıkları alışkanlıklarını, üniversiteden mezun olup hayata atılacak gençlerle kesiştirip, gençlerin ve genç ebeveynlerin toplumdaki (ve kendilerine biçtikleri) rollerine değinerek evrensel bir bağ kurmaya çalışıyor. Doğal olarak, dramatik cümlelerle kurmuyor bağı... Bunun yerine evlerinin önünde kumda oynayabilecekleri bir alan yaratıyor. Batman ve klasikleşen Robert De Niro karakterlerini anmayı ihmal etmeyen hoşlukların yanında, kimi seyirciyi kahkahaya boğup kimini çileden çıkartabilecek prezervatif, göğüs pompası gibi sorunlu ‘mizah’ ile -olmazsa olmazları- madde kullanımı ve penis esprileri de en önemli oyuncakları oluyor. İlginçtir, tüm karmaşaya rağmen, komedi ve eğlence anlayışı ne yöne giderse gitsin, aileyi kutsamayı ve gençlere salık vermeyi de ihmal etmiyor. Korkunun ecele faydası yok! Hayat, okulun en popüler çocuğu da olsa, zamanın çılgın partilerinin aranılan çifti de olsa, sırası geleni çekip alıyor içine...
Pek de ideal olmayan anne babayı canlandıran Seth Rogen ile Rose Byrne ve elbette Zac Efron sayesinde, oyunculuklar tıkır tıkır işliyor. Kadın karakterin geride bırakılmaması, hikayeye de sevgi yumağı çiftin arasındaki kimyaya da olumlu yansıyor. Ancak Mac (Seth Rogen) ve Kelly’nin (Rose Byrne) yakın arkadaşları konumundaki boşanmış çiftin tam olarak neye hizmet ettiğini anlayabilmek zor. Kendileri dışındaki mahalle sakinlerinin olaylara dahil olmayışı da, çiftin sevgi – nefret ilişkisi yaşadığı gürültülü yan komşularının sadece onlara göründüğünü ve geçmişle aralarına köprü kurduklarını düşündürtüyor neredeyse...
Ergen/yetişkin olmakla olmamak arasında bocalayan ‘Kötü Komşular (Neighbors)’ , Seth Rogen ‘ı ve türü sevenler için ideal bir hafta sonu komedisi. Anlatmak istediğine de sadık üstelik: Güldük, eğlendik; bitti! Nerede kalmıştık...
Twitter.com/hilalcetinder