Murat Saraçoğlu 2008'de Özhan Eren ile beraber çektiği 120 filminden bu yana neredeyse her yıl yeni bir film çekti ve televizyon rejisine yakın duran sinema diliyle ortalama bir seyirci yakalamayı başardı. Son filmi Yangın Var çektikleri arasında en başarılısı diyebiliriz. Aslında film seçimi konusunda belirgin bir tarzı olmadığı için geniş bir skalası da var. Yangın Var Karadeniz'le Doğu'yu buluşturma heveslisi olarak yola çıkan, o yüzden daha çok yollarda geçen ve yanı başına Selvi Boylum Al Yazmalım'ı alan keyifli bir film.
Film doğunun da batının da ülke toprağı olduğu gerçeğinden yola çıkıyor. Son zamanların moda sözü bu aslında. Bir mesaj gibi herkes bunu yayma derdinde. Yangın Var'ın farkı ülkedeki sorunlara karamsar bir çizgiden değil, bir keyif haliyle, bir aşk modundan bakma derdinde olması! Bu da sorunların üzerinden kırmızı bir araçla, kırmızı bir eşarp ve kızıl bir kalple geçmemizi sağlıyor ki, yollarda olmanın keyfini bir kez daha idrak ediyoruz.
Filmin konusuna kısaca dalacak olursak Karadenizli Çayırbağı beldesine Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi tarafından hibe edilen itfaiye aracının Diyarbakır'dan alınıp getirilmesi ekseninde gelişiyor olaylar. Koşman bu işe koşulan, ülke sorunlarından bi haber bir Karadenizli. Selvi Boylum Al Yazmalım hayranı olan Koşman'ın karşısına Diyarbakır'da Asya isimli bir kız çıkınca aslında hikayenin sonunu o dakikada tahmin ediyorsunuz. Koşman'a göre şive olan şey, Asya'ya göre anadil. Koşman'a yasal olan şey Asya'ya yasak! Yani film bu zıtlıklardan ilham alıyor, itfaiye aracını bilinmedik yollara sokuyor, işin içine fazlaca asker ve polis bulaştırıyor ama aracı doğru yere park etmeyi başarıyor.
Filmin eksik yanlarından biri Karadenizli tiplemeye fazlaca açık kapı yaratması. Karadenizli olmanın şansı içinde çok fazla komedi unsuru barındırmasında belki de. Ama Karadenizli olmanın esprisi zaman zaman Doğulu olmanın trajedisini karşılamıyor, o yüzden öykünün bir tarafı kırgın, bir tarafı daha keyifli ilerliyor. Bu da zıt kutupların çekimi esasını yaratmış olabilir senaristler tarafında. Bir de Selvi Boylum Al Yazmalım etkisinin filmin her yerinden sızdırılması bir yerden sonra az da olsa sıkıyor. İtfaiye kamyonunun ve Asya adının bu esinlenmeye dikkat çektiğini de anlıyoruz zaten. Ama yine de bu sık kullanımı ‘tutkular kervanına' havale ediyoruz, ne yapalım! Bir de kızın ve adamın arasında gelişecek olan aşkın biraz daha bariz işaretler taşımasını isterdik diyelim.
İsmiyle biraz sulu zırtlak, bir yere varmayan komedi filmlerini andırsa da, bizi gerçekten de farklı bir yere taşımayı başardı ve şaşırttı diyebilirim. Film için bir hayli kilo alan Osman Sonant iyi bir ‘Karadenizli' oluyor, Nesrin Cavadzade ise her zaman beğendiğim oyunculuğunu burada bir kez daha gösteriyor. Sakin, dingin tarzıyla ‘kırgın' bir doğulu tipi yaratmayı başarıyor.
Yangın Var, sinemamızda çok da yer bulmayan Karadeniz mizahını, Kürt gerçekliği ve sorunuyla birleştiriyor ve işin içine batı romantizmini katmadan bu işi hallediyor. Murat Saraçoğlu beşinci filminde dilini daha fazla oturtuyor, mekanlarda ve oyuncu yönetiminde etkisini daha fazla hissettiriyor ve film konunun hassasiyetini komedi dozuyla yumuşatıyor. Ben kendi adıma izlerken keyif aldım, zaten yol filmlerini, uğranılan durakları, değişen duyguları ve ağır basan yaşama isteğini kendi adıma seviyorum. Yangın Var bel altına düşmeden politik komedi yapmayı başarıyor. Senaryodaki bazı aksaklıkları görmezden gelirseniz de keyif almanız pek olası!
banubozdemir@gmail.com