Hesabım
    Zafere Hücum
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Zafere Hücum

    Formula 1 tutkunlarını fazlasıyla tatmin edecek bir biyografi...

    Yazar: Oktay Ege Kozak

    Otomobil yarışlarının veya daha iyisi Formula 1'in büyük hayranıysanız, Zafere Hücum yılın en sevdiğiniz filmleri listesinde rahatlıkla tepeye oturabilir. Hatta zaman içinde en favori filmlerinizden biri bile olabilir.

    Diğer yandan benim gibi üst sınıf bir Formula 1 motoru gördüğü an içi erimeyen, yarış kültürü ile fazla bağlantılı olmayan seyirci kitlesindenseniz, biyografi türünün kralları yönetmen Ron Howard ve yazar Peter Morgan’dan baştan sona tatmin eden ama mükemmelden bir adım uzak bir biyografik dram sizi bekliyor.

    Howard ve Morgan, Zafere Hücum’dan önce sadece muazzam Frost/Nixon’da beraber çalışmışlardı ama ikilinin kendi filmografilerinde de pek çok biyografik yapıma rastlamak mümkün. Ron Howard, daha önce Akıl Oyunları, Cinderella Man ve Apollo 13’ü yönetmişti, Peter Morgan ise Kraliçe, The Deal, İskoçya’nın Son Kralı ve The Damned United’ın senaryolarını yazmıştı.

    Bu sefer ikili, iki efsanevi Formula 1 yarışçısının rekabet dolu kariyerlerine odaklanıyor. Bir yanda kadınlara ve partilere düşkün, tatmin edilemez kötü çocuk James Hunt (Chris Hemsworth), diğer yanda ise sert, aklına geleni söyleyen, bir Avusturyalı için bile fazla kontrolcü olan Niki Lauda (Daniel Brühl) var.

    Bu iki yarışçı arasındaki rekabetin 1970’li yıllarda Formula 3 ile başlangıcını gösteren bir açılıştan sonra film, tamamen 1976 yılındaki Formula 1 Dünya Şampiyonası’na odaklanıyor. Bu sene boyunca yeteneklerinin tepesinde olan Hunt ve Lauda, birbirlerini geçip dünya şampiyonu olmak için gerçek anlamda yaşamlarını tehlikeye sokuyorlar.

    James Hunt karakterinin orantısız olarak seyirciye reklamının yapıldığı bariz. Zafere Hücum’un poster ve fragmanlarına bakıldığında Hunt’un biyografisi izleyeceğimizi, Lauda’nın arka plan bir karakter olacağını düşünmemiz normal bu bakımdan. Ne de olsa Chris ‘Thor’ Hemsworth ve sıkı vücudu filmin gişe başarısı için önemli. Fakat ironik olarak Hunt’un hikayesi Zafere Hücum’un en az ilgi çeken tarafı. Onun karakteri, biyografi türünde ‘Şişen egosu yüzünden başarılı kişisel yaşamı darmadağın olan playboy’ klişesini takip ediyor.

    Hunt’un tehlike dolu yaşamlara sahip olan erkeklerin, kızlara çekici geldiğine dair bariz üst-ses replikleri ve ölmeden önce yaşamdan biraz haz almanın önemine dair verdiği didaktik monologlar, Peter Morgan gibi bir isim yerine ilk veya ikinci senaryosunu yazan bir amatörün kalemine daha uygun gibi duruyor. Ron Howard’ın, konu karakterin alkolizmi olduğunda türe tipik sallanan Dutch-stili kamera açıları ile dolu yönetimi ise Morgan’a yeterince yardımcı olamıyor.

    Diğer yandan her ne kadar filmin pazarlama ekibi varlığını unutturmaya çalışsa da, Niki Lauda’nın aynı oranda hatta belki daha bile fazla üzerinden geçilen hikayesini izlemek resmen bir zevk. Bir karakter olarak Lauda, sağlıksız tutkusu hakkında hem kendisine, hem de başkalarına olabildiğince düz ve dürüst olan bir yarışçı. Lauda, diğer yarışçıların başarısızlığını göstermekten çekinmeyen katlanılamaz bir kişilik.

    Fakat ayrıca kendi sınırlarını her zaman anlayan ve insanlar arasında bunu kabul etmekten çekinmeyen bir dürüstlüğe de sahip. Lauda’yı canlandıran, Goodbye Lenin ve Inglorious Basterds’den tanıdığımız Daniel Bruhl, jenerasyonumuzun en yetenekli aktörlerinden biri ve kendinden emin bir maskenin ardında ciddi bir güvensizlikten yakınan usta bir performans sergiliyor.

    Filmin üçüncü perdesinin, iki yarışçı arasında ölümcül bir rekabete döneceğini tahmin ediyoruz ama Lauda’nın verdiği beklenmedik bir karar karaktere içten bir derinlik aşılıyor. Yarış sahneleri görsel bakımdan büyülüyor ve Ron Howard’ın Hollywood stili eğlenceliklerle olan deneyimini göz önüne alırsak hayal kırıklığı yaratmayan, kinetik bir yönetim var. Ne yazık ki CGI destekli efektlere fazla yer verilmiş. Eğer gerçek kazalarla dolu bir Formula 1 filmi izlemek isterseniz John Frankenheimer'ın Formula 1 epiği Grand Prix’i tavsiye ederim.

    Zafere Hücum, Lauda’ya odaklanıp Hunt’u bir yan karaktere dönüştürseydi klasik bir biyografi olabilirmiş. Fakat bu haliyle bile tutkulu yarış hayranlarını tatmin edecektir.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top