Hesabım
    Adalet Oyunu
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,0
    Yetersiz
    Adalet Oyunu

    Adalet Oyunu

    Yazar: Misafir Koltuğu

    Türk sineması sezonu tamamlamasına ramak kala son taşlarını da döküyor eteğinden. Yaz rehavetine kavuşmadan bizi suç ve ceza kavramlarının içine iten ve bunu gayet didaktik ve tiyatral yapan Adalet Oyunu iyi bir senaryo yakalamanın etrafında iştahlı bir şekilde dönmeye çalışıyor ama ne yazık ki hep aynı düzeyde bir tansiyon yakalıyor. Oyuncular tiyatrocu kimliklerini gizleyemedikleri için sanki bir tiyatrodaymışım gibi izledim filmi. O gözle bakınca akan bir şeyler var elbette. Haftanın diğer filmlerinden Ömrümüzden Bir Sene de tam tiyatroluk bir film ama su gibi akıp gidiyor, dramı ve komedisiyle tam bir doyum sağlıyor.

    Film adalet sistemine kendince büyük eleştiri getirmeye çalışıyor. Yasaların yapamadığını bireyler yapabilir mi diyor inceden. Aslında sinemanın hak ve hukukla arası iyidir, kör gözüm parmağına yapmadan her filmde bir 'suç ve ceza' imgesi bulabiliriz. Yani bunun için mahkeme salonlarına sokmasına gerek yok bizi sinemanın. Hukuk filmleri derken aklıma Bir Ceza Avukatının Anıları dizisinin gelmesi de tesadüf değil elbet. Ömer Lütfi Akad imzalı dizi, suç ve cezaya bakışı bir kez daha sorgulatmıştı herkese televizyon ekranlarından. 1979 yapımı Levent Kırca ve Nevra Serezli'nin başrollerini paylaştığı Ne Olacak Şimdi? adlı filmde mahkeme ortamlarının o kadar da sıkıcı yerler olmadığı gösteriyordu. Atıf Yılmaz'ın yönettiği film eminim ki herkesin bir yargılamanın ortasında kahkahalarla güldüğü nadir filmlerden olmuştur.

    Burada gizemli bir şekilde başlayan hikaye sonunda çözülmelerle devam ediyor ama sonunda yargıya dair son sözü koymaktan özellikle kaçınıyor. Suçun bir vicdan olduğunu, işleyenin de yargılayanın da vicdanında olup biten bir hadise olduğunun altını özellikle çizmeye çalışıyor. Yani yargıyı mahkeme salonlarından, daha tarafsız olduğunu düşündüğümüz bir ortama sokuyor ama nedense emekli ağır ceza hakimi Sezgin Bey'in vicdanını bir türlü rahatlatamıyor sonuç. Sorgulama sürecinde herkes kendine rolüne bürünüyor.

    Adalet Oyunu adına yaraşır bir film. Tam bir oyun! Özellikle de adaletin terazisi bu kadar dengesizken, herkes kafasına göre suçun sınırlarını belirlemişken ortama deva katıcı bir sorgulama aracı olarak düşebilir. Filmdeki didaktik anlatım ve abartılı oyunculuklar gerçeklik algımızı zedeliyor. Mustafa Uğurlu'yu yıllar sonra beyazperdede görmek çok keyifli. Ama tiyatral aktörlüğe fazlasıyla kaptırmış halini izlemek bir süre sonra ıstırap olmaya başlıyor. Neyse ki filmde de bir aktörü canlandırıyor ve abartısı en azından bir yere yaslanıyor.

    Sezgin Bey'in damadını canlandıran Uğurlu / İlker karısını öldürmekle suçlanmış ve sonrasında beraat etmiş bir adam. Filmin alt metinlerinde kızına çok düşkün bir babanın, onunla evlenmiş olan bir adama tepkisi hatta nefreti, adamın oyuncu olmasına ayrı bir hıncı olması gibi durumlarda ortaya çıkıyor. Yani yargılama süreci gizli saklı aile sırlarını, kişisel tutumları, sebep ve sonuç ilişkilerini ortaya döküyor.

    Mahur Özmen ve Ali Özuyar imzası taşıyan film adalet sistemine kendince bir bakış getirmeye çalışıyor ama bunu yaparken konuyu o kadar fazla toplum içine yayıyor ki, filmdeki tek çocuk karakter bile hukuki terimler üzerine konuşup, suç ve ceza sorgulaması yapıyor. Bu kadar da olmaz yani! Keza filmdeki herkes bu olguya hizmet ediyor, bu da filmi gerçeklikten alıp başka bir boyuta taşıyor. Biz de bu kişisel sorgulamanın ortasında pinpon topu gibi kimi takip edeceğimizi şaşırıyoruz. Ortalık hukuki terimlerle kaplı bir halde. Hukuk tiyatroyu çağırıyor, abartılı oyunculuklar içimizi bayıyor. Adaletin terazisi ne yazık ki seyirciyi düşünmüyor.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top