Hesabım
    Kapital
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,0
    Yetersiz
    Kapital

    İçinde iyi bir filmin nüvesi olsa da…

    Yazar: Ali Ercivan

    Bir dönem büyük, önemli, başarılı işlere imza atmış bazı sanatçılar kariyerlerinin ilerleyen aşamalarında zamana ayak uyduramayabiliyor. Bunun sinemadan müziğe çok örneği var. Seksenlerde doksanlarda başarılı olmuş çok sayıda müzisyen, umutsuzca deneseler bile bugünün müzik piyasasında başarılı olamıyorlar. Yaptıkları işler kulağa eski, demode gelebiliyor. Benzer durum yerli yabancı birçok yönetmenin filmografisinde de karşımıza çıktı ne yazık ki… Costa Gavras benim için bu sinemacılardan biri.

    Gerçi dürüst olmam gerekirse, örneğin Z gibi en önemli filmlerinden birini de mesajını fazla bağırıp çağırdığını, pek incelikli bir üslubu olmadığını düşündüğüm için hiç sevememişimdir. Aslında bu “incelikli” kelimesi, benim Kapital’le sorunlarımın da çıkış noktası. Evet, söyleyeceklerim yine filmin iyi veya kötü olmasına dair, ne yapalım… Kapital, derdini çok kalın kalın cümlelerle ifade ettiği için; karakterleri, diyalogları, söylemi hep çok inceliksiz ve yüzeysel olduğu için başarısız bir film bana sorarsanız.

    Avrupa’nın önemli bir yatırım bankasında çalışan ve kaderin bir cilvesiyle aniden CEO’luğa yükselen Marc Tourneuil’ün öyküsünü anlatıyor bize Costa Gavras. Onun üzerinden de sadece kazanmanın mubah olduğu, hırs ve açgözlülük üzerine kurulmuş bir dünyayı. Martin Scorsese’nin Para Avcısı (The Wolf of Wall Street) filmi ile benzer dertleri var Kapital’in. Parayla oynayan bu insanların sadece daha fazlasını istemeyi bilen, doğru ile yanlışı ayırt edemeyen, arsız çocuklar olduğunu anlatıyor. Bir filmi üzerine kurmak için gayet sağlam cümleler bunlar.

    Fakat Scorsese’nin filminin ve Terence Winter’ın senaryosunun başardığının aksine, Kapital ne karakterlerini ete kemiğe büründürebiliyor ne de sinemasal açıdan cüretkar davranabiliyor. Costa Gavras modern ve dinamik bir sinema yaratmak için elinden geleni yapsa da oldukça düz, zayıf ve hatta basmakalıp bir neticeyle çıkıyor bu işin altından.

    İdealist bir aile tarafından yüksek değerlerle yetiştirilmiş, öğretmenliğe dönmesini arzu eden iyi niyetli bir eşi olan Marc’ın kendini para, güç ve iktidar hırsına kaptırmasını bir yere kadar anlayabiliyoruz. Ama bir yandan etik davranmaya diğer yandan bir top modeli bedeli ne olursa olsun elde etmeye çalışan bu karakterin tutarsız davranışlarına anlam vermek her zaman mümkün olmuyor. Karakter kendi içinde tutarlı davranmak yerine, sadece Gavras’ın gözümüze sokmaya çalıştığı mesajlara hizmet edeceği adımları atıyor senaryo boyunca. Bu da her şeyden önce karaktere inanmayı güçleştiriyor.

    Kapital, yapay ve ruhunu bulamamış bir film ne yazık ki. Entrikayı biraz geri plana alıp karakterlerini derinleştirmeye vakit ayırsaydı, onları iki boyutluluktan kurtarabilseydi pekala ilgi çekici olabilirdi. İçinde bir yerlerde iyi bir filmin nüvesini taşıyor. Sadece biz o filmi perdede izleyemiyoruz.

    Twitter: aliercivan

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top