Agresif Dominik...
Yazar: Fırat AtaçÇektiği filmler arasına uzun zaman aralıkları koymayı seven Yeni Zelandalı yönetmen Andrew Dominik, muhteşem isimli yeni projesi Kibarca Öldürmek (Killing Them Softly) ile karşımızda. Korkak Robert Ford'un Jesse James Suikastı (The Assassination of Jesse James by the Coward Robert Ford) ile özellikle eleştirmenler gözünde sınıf atlayan Dominik, George V. Higgins'in 1974 tarihli romanı Cogan's Trade'i 2008'in ekonomik krizle geçen günlerine uyarlamış.
Frankie (Scott McNairy) ve Russell (Ben Mendelsohn) Amerikan rüyasının peşinden koşan iki derbeder. Kendilerine çıkış yolu için akıl veren Johnny (Vincent Curatola)'nin planına ortak olup bir kumarhane soyuyor ve bunun sonuçlarına katlanıyorlar. Karakterler artıyor, şiddet zıvanadan çıkıyor, ikili diyaloglar merkeze geçiyor ve insanları kibarca öldürmeyi seven kiralık katilimiz Jackie (Brad Pitt) kontrolü ele alıyor.
Daha önce türevlerini bir çok defa gördüğümüz suç dünyası tasviri yine yerli yerinde. Vurgun yapmaya çalışanlar, işi ele yüze bulaştıranlar, araya gidenler, temizlemeye gelenler... Ancak Dominik, öncüllerinden farklı olarak hikayeyi hem avlar hem de avcılar üzerinden kurmayı tercih ediyor. Hepsinin bakış açısını net bir şekilde anlayabildiğimiz bu tercih, filmin karakter odaklı yanını oldukça güçlendiriyor. Kimi kahraman, kimi anti-kahraman, kimi düşman olarak göreceğiniz tamamen size kalmış. Hepsinin ortak noktası süregelen ekonomik krizden etkilenmiş olmaları. En alt tabakadan en üst tabakaya hepsinin derdi parayı bulmak ya da süreci en az hasarla atlatmak. Film boyunca bir çok pazarlık aşamasına tanık olacağınıza emin olabilirsiniz.
Organize suçun parasal umutsuzlukla bağlantısını kurarken varoluşsal temalara da dokunduran Dominik, Killing Them Softly'i bambaşka bir konuma yerleştiriyor. Üzerinde durmak istediği metaforu film boyunca arka plandan bize aksettirilen televizyon ve radyo haberleriyle güçlendiren yönetmen, bu konuda Bush ve Obama'nın gevezeliklerinden de büyük yardım alıyor. Film boyunca izlediğimiz, aynı zamanda Dominik'in de kafasında canlandırdığı kan, para ve deri kıyafetlerden oluşan Amerika portresi, içine Jackie dahil olduktan sonra bir boyut daha kazanıyor.
Herkesin yapmasını beklediği 'Brad Pitt'ten karizmatik bir kötü adam çıkarma' işlemini olumlu yönde seçimlerle destekleyen Andrew Dominik, karakterini Bardemvari değil, şahsına münhasır bir şekle sokuyor. Johnny Cash'in When The Man Comes Around'uyla aldığı ilk sahneden son ana kadar filmi omuzlarında taşıyan Brad Pitt, bir kötü adam için fazla geveze olmasına rağmen, filmin söylemek istedikleriyle bizim aramızda kurduğu köprü görevinden ötürü en önemli yerde duruyor.
Bir bütün olarak ele alındığında net bir başarıyı gözümüze sokan Killing Them Softly'nin mevzuya kendini veremeyenler için de anlık zirve anları da var. Son zamanlarda izlediğimiz en gerilimli soygun sahnesinin yanı sıra, her zamanki gibi mafya dünyasının şanssız çocuğunu oynayan Ray Liotta'nın dayaktan kusturulduğu ve Jackie'nin ilk işini gördüğümüz suikast sahneleri gerçekten enfes. Greig Fraser'ın karanlık görüntü yönetimi ve diğer oyuncuların birbirine çok yakın performanslarıyla daha da değerlenen Killing Them Softly, olumlu anlamda agresifliğiyle size tesir ediyor.
Ortalama bir suç hikayesini harika bir yönetmenlik becerisi ve yeteri kadar politik göndermeyle harmanlayan, bunu yaparken alegori, parodi, ciddiyet arasında gidip gelen film, kimi anlarında tempoyu biraz düşürse de, senenin en iyilerinden.
firat_atac@hotmail.com / firatatac.tumblr.com