Gölge
Yazar: Melis ZararsızPeyami Safa, Türk edebiyatının sayısız önemli isimlerinden biri olmakla birlikte, insan psikolojisinin derinliklerine giren romanlarıyla her zaman farklı bir yerde durmuştur. Şimşek, Sözde Kızlar, 9. Hariciye Koğuşu, Yalnızız gibi romanları hep bu türdedir. Selma ve Gölgesi de yazarın Server Bedi takma ismiyle yayınlamış olduğu bir roman olup, psikolojik çıkarımlarının yanında polisiyedir. Sinemaya veya televizyona aktarım konusunda çok iyi bir seçim olduğuna inandığım Peyami Safa romanlarından Selma ve Gölgesi, bu zamana kadar okumamış olduğum bir romanıydı, festivalde Gölge ismiyle sinemaya uyarlandığını öğrenmek, üstelik müzisyen, ressam ve yönetmen Mehmet Güreli gibi birinin filmi beyazperdeye aktardığını duymak oldukça heyecan vericiydi.
Gölge'nin bir kara film denemesi olarak lanse edilmesi, kara film seven biri olarak beni daha da meraklandırdı çünkü Türk sineması kara film örneklerine aç gerçekten de, üstelik bu coğrafyada, elimizde konu olarak oldukça uygun malzemeler varken.
Filmde iki erkek arkadaşın aşk yüzünden ne hallere düştüğünü sepya renklerde, klostrofobik, dumanlı, gizemli bir atmosfer içinde izliyoruz. Halim, Nevzat'ın Ankara'da yaşayan en yakın dostudur ve annesinin rahatsızlığı üzerine İstanbul'a gelmiştir. Nevzat tam da bu dönemde, çılgınlar gibi sevdiği bir kadınla evlenme planları yapmaktadır. Arkadaşı Halim'i, bu kadınla tanıştırmak onun için çok önemlidir çünkü gözleri kör olacak kadar aşık olduğunun farkındadır ve arkadaşının yorumuna ihtiyacı vardır.
Halim ise, duygusal bir şairdir ve evlidir. Arkadaşı Nevzat'ı bu kadar heyecanlandırmış olan bu kadını gerçekten merak etmektedir. Selma adlı bu kadın, gizemli kişiliğiyle olduğu kadar, çevresinde meydana gelen intiharların sıklığıyla da garip bir hikayenin konusudur adeta. Halim'le Selma'nın tanışması hem Selma'yı hem de Halim'i oldukça etkiler.
Selma, psikolojik sorunları olan ve erkeklerin ilgisinden çok hoşlanan, herkesin ona aşık olmasını isteyen, nerdeyse hasta bir kadındır. Çevresindeki intiharlar onun yüzünden mi olmuştur, yoksa o bizzat bir katil midir? Bütün şüpheleri üzerine çekmesine rağmen vazgeçilemeyen bir kadındır Selma.
Filmle ilgili daha fazla ipucu vermeyelim. Aslında tüm filmi de anlatsak, tüm ipuçlarını da versek izlenmesi gereken bir film olduğunu düşünüyorum çünkü her şeyden önce yarattığı atmosferle, dokusuyla, gerçekten değişik ve benzeri olmayan bir çalışma. Oyunculuklar biraz fazla tiyatral olmakla birlikte, etkileyici... Örneğin Selma rolünü oynayan Görkem Yeltan, kara filmlerin olmazsa olmazı "femme fatale" tiplemesini çok başarılı bir şekilde üzerine giyebilmiş.
İntihar, şüphe, kıskançlık, dostluk ve aşk konularını etkileyici bir şekilde işlemiş olan bu romanın sinemaya aktarılması da bir o kadar etkileyici olmuş, çünkü bu duyguların hepsi bize ait, insana ait duygular, zaaflar ve izlerken bunlardan etkilenmemek mümkün değil. Kitabı okumuş olanlar aynı etkiyi alırlar mı bilemiyorum çünkü roman uyarlamalarında genelde bir hayal kırıklığı yaşanır ama bence çok yönlü yönetmen Mehmet Güreli, Peyami Safa gibi nev-i şahsına münhasır bir yazarın romanını uyarlamak konusunda iyi iş çıkarmış. Nobel ödüllü Latin Amerika'lı yazar Gabriel García Márquez'in 1985 tarihli aynı adlı romanından uyarlanan Kolera Günlerinde Aşk da, benzer biçimde bir riskti örneğin, çünkü Gabriel Garcia Marquez gibi önemli bir yazar, yıllarca filminin uyarlanmasını istemedi ve yönetmenleri geri çevirdi. Bunun sebebi de sinema sanatına her zaman mesafeli durmuş olmasıdır.
Ona göre sinema izleyicisi tutsaktır, okur ise uçabilir... Sonunda Mike Newell onu kandırmış ve senaryoyu beyazperdeye uyarlamıştı. Uyarladı da bu işi kotarabildi mi tartışılır ama Peyami Safa bugün yaşasaydı, Gölge adlı bu uyarlamadan memnun kalırdı diye düşünüyorum. Festivalden sonra filmi vizyonda da izleyebileceğimiz haberi çok sevindirici çünkü böyle değişik çalışmalara ihtiyacı var Türk sineması izleyicisinin.