Büyük Oyun
Yazar: Murat Tolga ŞenTüm ailesi ABD askerlerinin ansızın geldiği bir gece operasyonunda katledilen Irak'lı bir Türkmen Kızı olan Cennet'in (Suzan Genç) Türkiye'de olan abisine ulaşabilmek için çıktığı, çaresizlikten atılan adımlarla yürünen bir yol öyküsü olan "Büyük Oyun" gösterime girdi. Filmin yönetmeni daha önce 12 Eylül dönemine eğilen "Zincirbozan" ve Şafak Sezer filmografisinde farklı bir tat bırakan "Kolpaçino" yu da yönetmiş olan Atıl İnaç.
Keach, Carradine, Quaid kardeşlerden ve hepsinin kardeş kardeş oynadığı 1980 yılında çekilen "The Long Riders" yüzünden aynı filmde oynayan akrabalar mefhumuna alışığız ama Türk sinemasında sanırım çok sık rastlanan bir şey değil bu durum. Serdal, Serkan ve Suzan Genç kardeşler Selen Uçer'le birlikte filmin önemli rollerini paylaşıyorlar. Projeye son anda dâhil olan ve Cennet karakterine hayat veren Suzan Genç, daha ilk sinema filminde epey ağır bir yükün altından başarıyla kalkıyor. Biraz da mecbur kalarak aldığı yola çıkma kararından sonra, yolun kaderini feodalite ve dinden kaynaklanan zorbalık belirliyor.
Filmin siyasi söylemleri epey cesur. Dinin kuşattığı insanı tasvir ederken neredeyse Takva kadar sivri olmasının yanında bu kadar yakınımızdaki bir coğrafyaya, yaygın medya tarafından nasıl ilgisiz bırakıldığımızı göstermesi açısından da önemli bir film Büyük Oyun.
Cesareti sadece söylediklerinden değil, set olarak da yine bu çileli coğrafyayı kullanmasından da kaynaklanıyor. "Dar alanda kısa setleşmeler" Türk sinemacılarının en sevdiği şeylerden biridir. Genelde bütçesizlik bahanesi ile açıklanan bu zaafın yansımasını hemen her filmde görürüz ama Büyük Oyun derdini anlatabilmek uğruna, Erbil, Musul, Urfa, Adıyaman, Malatya ve nihayet İstanbul'da yapılan çekimlerin ardından tamamlanabilmiş. Irak'ta çekim yapma hadisesi bir yana, final sahneleri için Amerikan ve İngiliz konsolosluklarına bu kadar yaklaşılabilmesi de filmin vermek istediği mesajı ciddiye aldığını gösteriyor.
Film, Irak'ta, birbirine komşu şehirlerde bile insanların aynı dilde konuşmaması ve anlaşamaması ile örneklenebilecek pek çok nüansa sahip... Tabi konunun birden fazla derdi olunca, izleyenlerin çıkaracağı asıl anlamlarda farklılaşıyor. Ben en çok, erkeğin dünyasında üstüne basıla, basıla yok edilen kadın figürünün çaresizliğinin anlatımını önemsedim diyebilirim. Bunun bahanesi bazen kültür, bazen de din oluyor ama acıları çekenler ve yeri geldiğinde kolayca harcananlar hep kadınlar.
Elbette eksiklikleri de var Büyük Oyun'un. Film akarken devamlı değişen setler yüzünden devamlılıkla ilgili bir takım sıkıntılar hissediliyor. Yine arazi şartlarının izin vermemesiyle belki de, bazı yanlış kadraj tercihleri de yapılmış. Sinemasal yeterlilikler açısından bakılırsa bir başyapıt değil ama sırf içerdiği mesajlar ve sinemanın eğlendirmekten başka misyonlar yüklenebileceğini de göstermesi açısından, sezonun önemli yerli filmlerinden biri Büyük Oyun.