İtalyan senarist, aktör ve yönetmen Giovanni Veronesi, kendisini önce iyi bir senarist olarak kabul ettirmiş daha sonra da çektiği üçlemenin ilk ikisiyle gişede iyi rakamlara ulaşmış biri. Üçlemenin üçüncüsü ise bu hafta ülkemizde vizyonda. İlk iki film ülkemizde vizyona girmedi, bizde filmlerin vizyona girmeleri, yurtdışında yaptıkları hasılatla ve filmin oyuncularıyla paralel gider, bu anlamda diğer iki filmin neden girmediği de merak konusu doğrusu.
Diğer iki filmde de yer yer rol alan isimlerden Monica Bellucci, Robert De Niro, Riccardo Scamarcio filmin dikkat çekici isimleri. Daha önceki iki filmin konularına baktığımızda, tipik aşk ilişkilerine örnekler sunan, oyunlu bir senaryo yapısıyla karşı karşıya kalıyoruz, nitekim üçüncü film Her Yerde Aşk (Manuale d'Amore3) da aynı yoldan devam ediyor. İlk iki film, aşkın hallerinden bahsetmek için dört ayrı hikaye anlatıyor. Üçüncü film ise üç hikaye anlatıyor, ilk hikayenin karakterlerinden biri ikinci hikayeye geçiş yapılmasına yardımcı oluyor, ikinci hikayenin karakteri ise üçe geçişi sağlıyor. Konularımız ise belli: Gençlikte aşk, orta yaşta aşk, ileri yaşta aşk.
Film, sinemaya her zaman şık kareler vermiş olan İtalya'nın muhtelif yerlerinde geçiyor. İlk hikayede Roberto evlenmek üzeredir ve nişanlısına aşıktır, iş gezisinde ise seksi bir kadın onu baştan çıkarır. Bu hikayedeki espriler, sıcak arkadaşlık ilişkilerinin tasvirleri, müzikler ve ortam, izleyiciyi havaya sokar nitelikte. Fakat hızlı başlayan hikaye aynı hızla ters dönüş yapıyor ve karışmış işler yoluna sokularak ikinci hikayeye geçiş yapılıveriyor.
40'lı yaşlarında olan Fabio, evli ve hayatından mutlu biridir, belirli bir düzen ve kalıplar içinde yaşayan, ciddi bir haber sunucusudur, manik depresif olduğunu bilmediği bir kadınla kendini hızlı bir ilişkinin içinde bulur, daha sonra tacizler başlar ve başı belaya girer. İkinci hikayede esprilerin dozu artıyor, bu kez işler yoluna girmeden üçüncü hikayeye geçiş yapıyoruz.
Ünlü aktör Robert de Niro'nun canlandırdığı Adrian, en yakın arkadaşının kızı Viola (Monica Belluci) ile hızlı bir şekilde aşk yaşamaya başlarlar. Ne Viola'nın babasının tepkisi ne de aralarındaki 15-20 yaşlık fark onları durdurmaya engeldir, bu aşk gelip geçici bir aşk değildir.
Filmde beni çok rahatsız eden bir durum vardı ki o da filmin başında ve aralarda karşımıza çıkan ve bir taksi şoförü şeklinde vücut bulan aşk meleği(cupid)! Ancak çok amatör bir öğrenci filminde başvurulsa kabul görebilecek bir şekilde, bu aşk meleği, filmin başında karşımıza çıkıp, "evet işte aşk böyledir şöyledir, şimdi aşkın oku kime gelecek bakalım" diyerek okunu fırlatır, ara ara ise filmdeki karakterlerden biri olup kameraya yani izleyiciye göz kırpar, filmin finalini de kendisi yapar. Yönetmenin böyle gereksiz bir detaya neden ihtiyaç duyduğunu anlayamadım. Farklı hikayeleri birbirine bağlamada zaten yeterince başarılı olmuş, bu didaktik sözümona meleğe ne gerek vardı allahaşkına? İşi tamamen amatörleştiren, işin doğallığını kaçıran, tatsız bir ayrıntı olmuş. Ama sıcak bir İtalyan aşk filmi izlemek, güzel ve yakışıklı oyuncularla göz banyosu yapmak, biraz da gülümsemek isteyen seyirci için hoş bir film olduğunu söyleyebiliriz.
twitter: blossomel