Hesabım
    Fırtınalı Hayatlar
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Fırtınalı Hayatlar

    Max Perkins’in “Oğlu”

    Yazar: Başak Bıçak

    Thomas Wolfe, F. Scott Fitzgerald, Ernest Hemingway ve daha nicesi… Amerikan edebiyatının dahi yazarlarının “babası”, onları keşfeden ve tanıtan editör Maxwell Perkins’in hayatı edebiyat tutkunları için beyazperdede… A. Scott Berg’ün, “Max Perkins: Editor of Genius” isimli kitabından uyarlanan Genius (Fırtınalı Hayatlar), ünlü editörün günlüklerinden hareketle, Thomas Wolfe’la olan ilişkisini odağına alıyor ve 1920’lerin edebiyat dünyasında bir yolculuğa çıkarıyor.

    1929 yılında, New York’un en ünlü yayınevi olan Charles Scribner’s Sons’ı gördüğümüz bir planla açılan Genius, bahsi geçen yıllarda Amerikan edebiyatının en önemli yazarlarından birinin keşif sürecini merkezine alıyor. Dahi yazar Thomas Wolfe, şehrin pek çok basımevinden geri çevrildikten sonra nihayet Scribner’ın editörü Maxwell Perkins tarafından kabul ediliyor ve Perkins’in insanüstü gayretiyle, yazma konusunda kendisine hâkim olamayan bir yazarın sancılı doğum evresi hikâyeyi şekillendirmeye başlıyor. Bu noktada film, Thomas Wolfe’un keşfedilişi, eserlerinin redaksiyon süreci, kariyerinin yükselişi vb. temel süreçleri ele alışı ve elbette ismi yüzünden yazarın biyografisi olduğu izlenimi uyandırsa da, Genius’ın asıl yıldızı, edebiyat dünyasının görünmeyen kahramanı, editör Max Perkins…

    Fitzgerald’ın Cennetin Bu Yanı’nı ve Muhteşem Gatsby’sini, Hemingway’in Güneş de Doğar ve Çanlar Kimin İçin Çalıyor gibi klasiklerini, Wolfe’un, devasa ciltlerle gelen ve büyük bir editörlük azmi isteyen kitaplarını edebiyat yazınına kazandıran Perkins, eserlerin üzerinde öylesine etkili oldu ki, dönemin eleştirmenleri bu yazarları, yayınevinin adından yola çıkarak, “Perkins’in Oğulları” olarak tanımlamaya başladı. Hatta yıllar sonra Fitzgerald’ın, Hemingway’in ve Wolfe’un bir araya getirilen mektuplarına da aynı isim verildi. Bu bağlamda zaman zaman Thomas Wolfe biyografisine kayan filmin, gerçekte Max Perkins’ın hayatından bir kesit olduğunu atlamamak gerek…

    Genius, Max Perkins ile Thomas Wolfe arasındaki editör-yazar ilişkisinin ötesine geçen arkadaşlığı kendisine temel alırken, Dünya Ekonomik Bunalımının tesiri altındaki bir ülkeyi göz ardı ederek arka planına yeterli zamanı tanımıyor. Bu durum ilk bakışta bir eksiklik gibi görünebilir fakat kanaatim daha ziyade bilinçli bir tercih olduğu yönünde… Zira film, Hemingway gibi hayatın içinde duran bir yazar profili yerine, Wolfe gibi sıra dışı bir karakteri ve zevkleri olan, dâhiliğin getirdiği iletişim sorunlarıyla mücadele eden bir yazarın hayatını betimliyor. Bu sebeple bir dönem filmi olmasına rağmen, Büyük Buhran’ı tek sekansla geçiştirmesi, Wolfe’un hayatında söz konusu sürecin etkili olmamasından kaynaklanıyor.

    Gladiator, The Last Samurai, Hugo ve daha pek çok önemli filmin senaristliğini yapan John Logan’ın, Genius’ın en büyük kazanımı olduğunu ve Max Perkins: Editor of Genius’ı başarıyla hikâyeleştirdiğini söylemeden geçmemek gerekiyor. Keza sinematografisiyle etkileyici bir 1920’ler panoraması çizen Ben Davis’in de hakkı teslim edilmeli… Ancak filmin, televizyon dizileriyle tanıdığımız Michael Grandage’ın ilk uzun metraj deneyimi olması Genius’taki bütün dengeleri alt üst ediyor. Perkins ile Wolfe arasındaki baba-oğul ilişkisinden mürekkep hikâyesiyle hitap ettiği kitleyi genişletebilecekken, heyecansız, kuru ve duygusuz anlatımı yüzünden salt edebiyatseverlerin hoşuna gidebilecek bir film haline geliyor. Üzerine bir de Jude Law’ın, son dönemde sıkça izlediğimiz aynı stildeki oyunculuğu ve Nicole Kidman’ın mimiksiz yüzü eklenince, filmin yegâne kurtarıcısı Colin Firth oluyor. Max Perkins’e hayat veren Firth, editörün sakin karakterini ve arka planda kalmayı tercih eden yaşamını başarıyla canlandırıyor ve filmin balansı oluyor.

    Amerikan edebiyatının iki önemli ismini bir araya getiren Genius, Thomas Wolfe’un enteresan yaratım süreci ve Max Perkins’in edebiyata olan katkısını görmek için tercih edilebilir ve hatta konusu itibariyle benim gibi kitap düşkünlerinin kalbini dahi kazanabilir fakat işleyişte yaşadığı sıkıntılar ve Jude Law’ın performansı, Genius’ın iyi bir film olmasının önünde engel.

    basakbicak@gmail.com

    https://twitter.com/BasakBicak

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top