Karakterler kırması bir ayıcık
Yazar: Kaan KarsanSeveni kadar sevmeyeni de var; ancak Seth MacFarlane'nin mizahın geleceği açısından parlak bir umut bahşettiği su götürmez. Sadece dünyayı kasıp kavuran Family Guy ya da American Dad! gibi dizileriyle değil; özellikle geçtiğimiz dönemde moderasyonunu üstlendiği ‘Roast of Charlie Sheen' gibi komedi açısından ‘cesur' bir kanadı temsil eden işleriyle de oldukça önemli mevzulara el attı kendisi. Kendi ülkesinin artık işlemeyen tüm çarklarını kendince ele alan mizahi tavrı ve arı kovanına tekme atmaktan çekinmeyen ‘sivri-dil' tabanlı cesareti ile bir süre ‘dahi ve cesur-yürekli çocuk' olarak takdir gören MacFarlane özellikle Family Guy'ın yoğun bir şekilde tekerrürlere gark olması nedeniyle bir süredir eleştiri oklarının hedefi olmuştu. Bu nedenle bu hafta ülkemizde ‘biraz' gecikmeli olarak gösterime giren Ayı Teddy (Ted)'nin MacFarlane'nin geleceği açısından mühim ipuçları verdiğini söylemek gerekiyor.
Filmin yazarı ve yönetmeni olan MacFarlane'nin mizahını sunabilmesi için –daha önceki işlerinden de bilindiği üzere- bir konseptten daha fazlasına ihtiyaç duymadığı aşikâr. Ayı Teddy de tıpkı kendisinin diğer mahsulleri gibi yazılmış bir öyküden ziyade yazılmış karakterler üzerinden harekete geçiyor. Family Guy'da Brian, Stewie ya da Peter gibi karakterlerin tek bir vücuda indirgenmiş halini "Ayı Teddy"nin başkarakteri olan küçük peluş oyuncağımızda görebiliyoruz. Küçük bir çocuğun bir Noel dileği sonucu canlanan ve ‘oyuncak' kökenini unutup her birimizden daha çok insan olan "Ayı Teddy", MacFarlane'nin tipik dinamiklerini uyarlaması için biçilmiş kaftan.
Neredeyse bir ‘Pazar sabahı filmi' kıvamında çocuklara yönelik bir hikayeymiş gibi başlayan ve zamanla Seth Rogen–Judd Apatow biçimciliğini de anımsatan bir ‘ot komedisi'ne evrilen filmin en temel problemi ise, Seth MacFarlane'nin bugüne kadar aldığı eleştirileri bir kez daha su yüzüne çıkarması... Zira yazar-yönetmenimiz, ortaya yeni bir öykü, yeni bir karakter ya da yeni bir konsept çıkarmak konusunda ciddi anlamda sıkıntılar yaşıyor. Hem görsel hem de metinsel anlamda tüm filmin mizah yükünü üstlenen peluş ayının MacFarlane'nin televizyon dünyasında bizlere bahşettiği ‘tuhaf' karakterlerden hiçbir farkı yok. Bu da ortaya yer yer bir ‘Family Guy' anımsatıcısı işlevi gören filmin belli mizah kalıpları içerisinde tekrarlara boğulmasına neden oluyor.
Ayı Teddy, bugüne kadar çizgiler üzerinden yol alan bir mizahçının ilk gerçek karakterli sinema filmi... Ve sadece kendisinden çok şey beklenen bir kalemin sinema dünyasına nasıl adapte olacağını seyredebilmek için bile bir önem teşkil ediyor. Şunu söylemek lazım ki, MacFarlane, yazdıklarıyla özgün bir şey sunamasa da en azından beyazperdede eğreti durmuyor. Hatta kariyerinde birkaç istisna haricinde kendini kasmayı bir oyunculuk metodu olarak benimseyen Mark Wahlberg bile filmin içerisine başarılı bir şekilde yedirilebiliyor. Family Guy'dan tamamen bihaber izleyici de, daha önce benzerleri defalarca yapılmış olan şakalara ilk kez beyazperdede rastlamanın sevinciyle kahkahalara boğulabiliyor.
Ayı Teddy, MacFarlane'nin geleceği için umut vaat eden bir film değil. Hatta genel anlamda tatmin edici bir komedi filmi bile değil. Ancak kimi anlarıyla seyircisini gerçekten güldürmeyi başarabiliyor. Family Guy'ı on seneyi aşkın süredir sıkılmadan izleyen bir kitle hiç şüphe yok ki bu filmi de baş tacı edecektir. Lakin açıkça belirtelim ki, Seth MacFarlane bir türlü kabuğunu kıramıyor. Bu bakımdan Ayı Teddy, sıradan bir eğlencelik olarak senenin filmleri arasındaki yerini alıyor.
kaankarsan@gmail.com
twitter.com/kkarsan