"J. Edgar'ı seyretmeye gitmeden önce aynada kendinize bakıp görüntünüz ve çevrenizle etkileşiminiz dışında, ketumluğunuzun hangi sırları barındırdığını, ruhunuzdaki çalkantıların hangi şiddette olduklarını, 'aslında kim olduğunuzu' düşünmeniz iyi olacaktır. Çünkü J.Edgar Hoover da, aynen sizin gibi, siyah ile beyaz değil, iki uç arasındaki bütün tonlar taranarak anlatılabilecek bir karakter... Zaten tam da bu şekilde incelenmiş. Çağdaş sinemanın, insan denilen türün karmaşık, anlaşılması ve çözülmesi zor yapısını 'incelikle dilimleyerek' öykülemesinin değerli olduğunu düşünüyorum. Bu filme bu çerçeveden yaklaşmak gerekiyor.
Senaryo, Amerikalı gay aktivist Harvey Milk'in hikâyesini anlatan Gus Van Sant filminin yazarı ve bu çalışmasıyla Oscar kazanan Dustin Lance Black 'e ait. Yazar, 1924 yılından öldüğü 1972'ye kadar 48 yıl Federal Soruşturma Bürosu FBI'ı yöneten, sekiz ABD başkanıyla çalışan, örgütün iştigal alanına giren her konudaki bilimsel yöntemleri federal yasalarla koordineli geliştirirken, müthiş bir güç, nüfuz, dokunulmazlık ve saygınlık elde eden Edgar'ın gizemli tarafının üzerine gitmiş. Evet, Edgar teknolojiyi kullanarak bilgiyi elde eden ve Amerikan halkının korkularını, kendi kolluk kuvvetlerini kuvvetlendirip yaygınlaştırmak için, gerektiğinde reklamın aldatıcı etkilerine de başvurarak sömürmekten çekinmeyen bir adamdı. Ama gerçekte, özel yaşamında nasıl biriydi? İşte Black, işinin her daim baskı altında tuttuğu ilişkilerini didikleyerek, Edgar'ın boyutlu bir karakter incelemesini gerçekleştirmiş.
Ünlü havacı, yazar, mucit, kâşif Charles Lindbergh'in (Josh Lucas) küçük çocuğunun fidye için kaçırılmasını, geçen yüzyılın en önemli vakalarından / davalarından biri haline getiren ve adli kanıt sisteminin doğru biçimde kurulması için bir fırsat olarak değerlendiren Edgar, zeki bir adam. Bu zeki adamın hayatının her saniyesini biçimlendiren ise sadece üç kişi! Tüm kariyeri boyunca sırdaşı olan sekreteri Helen Gandy (Naomi Watts), ilk tanıştıklarında onun evlenme teklifini reddederek, bir bakıma kaderini de etkiliyor. Helen kusursuz bir yardımcı; Edgar'ın işindeki başarısını perçinliyor... Ve fakat buluştuğu tek kadın! Sonrasında, işinde en güvendiği adam olan Clyde Tolson, giyim - yemek zevklerini paylaştığı asistanı ve Edgar'ın ' tek gerçek aşkı' olarak, onun çevresinde 'özel' hiç bir kadın ya da erkeğin yer almasına izin vermiyor. Ama ondan önce bir 'baskın anne' var ki, Edgar'ın motivasyonunun kaynağı olsa da, her adımında iğneleyici müdahaleleri söz konusu. Edgar, Bayan Anna Marie (Judi Dench) ölene dek, onun gözüne girmek ve adeta, istediği gibi bir oğul olduğuna dair tam onayını almak için çabalıyor.Edgar, ulusal kahraman olarak sevilip el üstünde tutulurken ya da üstündekilerle-yasadışı kayıtları şantaj unsuru olarak kullanıp- mücadele ederken yanında hep biri vardır: Meslektaşı, arkadaşı, can yoldaşı ve gerçekten de tek sevdiği adam: Clyde Tolson (Armie Hammer). İşte tam da bu ilişki,Clint Eastwood'un neden bu öyküyle ilgilendiğine dair yanıtlar içindeki en önemlisi.Eastwood, 80 yaşında "Öteki Dünya" (Hereafter)'yı yönetti. Ne anlatıyordu bu film? Ölümün bir son olmadığını ve bu yaşamımızdaki en değerli şeyin aşk olduğunu... Ve Eastwood 81 yaşında, FBI Başkanı karakterini yorumlarken de, Black'le birlikte bir hinlik yapıp, onu, savunduklarına zıt bir aşkın yüreğine yerleştiriyor. WASP (Beyaz, Anglo- Sakson, Protestan) Amerikan ailesinin karşısındaki düşmanlar olarak, komünizm, zenci hareketleri, radikal işbirlikçileri ve benzerleri gören Edgar'ın hayatındaki en önemli gerçeğin Tolson'la olan 'bastırılmış aşkı' olduğu, ne yaman bir ilahi oyundur değil mi?
Eastwood 'un dünyanın en iyi filmlerini çekmesi bir yana, 'spaghetti western'(Türkçe'de 'h' düşmüş spagetti olmuştur) oyunculuğundan, bugün seksen yaşını devirmiş ve son eserinde tek hakikatin kalbimizin sesini dinlemek olduğunu söyleyen bir bilge adama ulaşması az şey midir? Doğru, "J.Edgar", seyretmesi biraz zor, yoğun, tarihi olaylar itibariyle bize biraz uzak bir film. Ancak her bireyi yakalayan dramı, etkili... Bu etkide oyuncular, ancak Leonardo DiCaprio ile geçen yıl Sosyal Ağ (The Social Network) 'da izlediğimiz Armie Hammer bir adım öne çıkıyor... Özellikle yaşlı hallerindeki ağır makyaj altında karakterlerini aynen yansıtabilmeleri, hele hele 26 yaşındaki Hammer'ın 72 yaşındaki bir adamın acısını seyirciye geçirmesi, rollerini duygusal açıdan da mükemmel özümsediklerinin kanıtı.Bu arada, özel hayatı gizemini daima korumuş Edgar'ın bu şekilde yorumlanmasında, Black'in, FBI'nın hışmına uğramış vatandaşlar adına bir tür 'ince intikam' almış olduğunu da düşünebiliriz.Son olarak, yaklaşık yarım asır içinde hareket eden filmde, sanat yönetimi, kostüm ve görüntü efektleri bölümlerinin nasıl bir işbirliği içinde, ne denli iyi bir iş çıkardıklarını, meraklıların yapım notlarını incelemesini önererek vurgulamak isterim.
ali.ulvi.uyanik@gmail.com
twitter: aliulviuyanik