Son yıllarda ‘körlük' olgusunun ele alındığı onlarca farklı film izledik. Bunların çoğu korku ve gerilim türünde olmasına rağmen, körlüğün bir metafor olarak ele alındığı Blindness gibi farklı filmler de çekildi. Fakat tür sineması ve körlük denildiği zaman, Terence Young'ın 1967 yılında çektiği Wait Until Dark'ı anmadan geçmek istemiyorum. Audrey Hepburn'ün canlandırdığı kör bir kadının üç davetsiz misafir tarafından taciz edilmesini anlatan film, baştan sona bir dairede geçmesine rağmen etkisi kolay geçmeyen bir dehşet gösterisidir. Hepburn de görmediği düşmanlarla psikolojik savaş yaşayan kadını şaşırtıcı derecede ustalıkla canlandırır.
Yaz aylarında ofis çalışanlarının favori yurt dışı tatil mekânlarından biri olan İspanya, tür sinemasındaki ataklarına devam diyor. Rec ve Yetimhane gibi sıkı örneklerin yanında, zayıf örnekler de gelebiliyor. Fakat genel olarak ortalamanın üzerinde işlere imza atıldığını söyleyebiliriz. Korku sinemasında yükselişe geçen Fransızlara göre, dramatik yönü güçlü, hikâyeyi önemseyen işlere imza atıyor İspanyollar. Fransız korku yönetmenleri işin istismar kısmında fazla oyalanabiliyor.
Guillermo del Toro 'nun yapımcılığını üstlendiği Julia'nın Gözleri klasik bir korku filmi. Hikâye ön planda ve ilgi çekici de bir hikâye var karşımızda. Yavaş yavaş körleşen bir kadın, aynı şekilde kör olan ve bu acıya dayanamayıp intihar eden kardeşinin ölümünü araştırmaya başlıyor. Kardeşinin gizemli bir sevgilisi olduğunu öğreniyor önce ve gözleri karardıkça kardeşiyle ilgili gerçekler de aydınlanmaya başlıyor. Bir yandan da gözleri karardıkça, herkesin göremediğini düşündüğü ‘kişiler' görmeye başlıyor. Gerçek olup olmadıklarını anlamaya çalışırken, bambaşka bir adam çıkıyor karşısına. Her şeyin arkasındaki gölge adamdır o ve aslında hiçbir şey göründüğü gibi değildir.
Julia'nın Gözleri gizemli ve sürükleyici bir hikâyeye sahip. Üstelik izleyicinin beklentileriyle oynayan zekice senaryo hamleleri de yapıyor. Olayları çözmeye çalışırken, iki olasılık aynı anda yürüyor zihninizde. Biri son derece gerçekçi; diğeri ise metafizik, hatta uzak doğu kökenli. Ama şaşırtıcı ve inandırıcı bir yere bağlanıyor ve hafiften ‘giallo' tadı verdiğini de belirtmek lazım. Ve fakat bütün bunları zayıflatan müthiş bir kusuru var. Fazla uzun, gereğinden çok fazla uzun. Olması gereken süre bittiğinde, filmin her şeyin açıldığı son sekansı başlıyor ve buradaki gerilim, kovalamaca yoruyor. Yine de klasik korku sinemasından hoşlananlar bu durumu çok fazla önemsemeyecektir.