Çizgi roman uyarlamaları da olmasa Amerikan eğlence sinemasının hali nice olurdu bilinmez! İyi kötü gişe yapan her çizgi roman uyarlamasının bir seriye dönüşmesi de kaçınılmaz sonuç. Marvel'ın bizde yayınlanmadığından pek bilinmeyen alevli kurukafası Hayalet Sürücü'nün yeni macerası, işte tam da bu sebeplerden dolayı karşımızda...
Hayalet Sürücü (Ghost Rider)'nün devam filminde ilk farkettiğim şu oldu. Bu filmin ciddiye alınmak gibi bir derdi yok, o yüzden kendi kahramanıyla dalga geçerek tuhaf bir ergen eğlencesi yaratmaktan ve para basmaktan başka gayreti de yok... Johnny Blaze adında bir gösteri motorcusunun, babasının hayatı karşılığında ruhunu şeytana satması ve akabinde cehennem kaçkını hayalet sürücüye dönüşerek dehşet yarattığı sahneleri saymazsak eğer, izlediğimiz şey geceyarısından sonra televizyonlarda gösterilen ucuz B filmlerinin biraz daha yüksek bütçe ile çekilmiş halinden ibaret...
Bu macerada, şeytanın kendinden olan oğlunun bedenine girerek, bir türlü ele geçiremediği şu fani dünyanın hükmedeni olma çabasına, onun gönülsüz kölesi olan hayalet sürücü ve şeytanın oğlunun cefakar ama güzeller güzeli annesi Nadya engel olmaya çalışıyor. Hikayenin kremasını şöyle bir sıyırınca ise aslında Terminatör 2 (Terminator 2 : Judgement Day) taklidi bir yol hikayesi kalıyor elimizde. Deri ceket ve motorsiklet zaten var. Karakterleri de John, Sarah Conner ve koruyucu T800 gibi kurgulayınca ucuz etin yahnisi pişirilmiş oluyor. Hele de şeytanın oğlu Danny "annemin takıldığı diğer adamlar senin kadar fiyakalı değil" dediğinde nereden civa adam T1000 çıkacak diye bakınıyorsunuz!
Aslına bakarsınız çizgi roman ve sinemasal uyarlamalarının düşkünü bir film eleştirmeni olarak "Hayalet Sürücü" projesinin başından beri yanlış yöne doğru gittiğini düşünüyorum. Sırf, büyük bir koleksiyoner ve vücudunda hayalet sürücü dövmesi taşıyor diye Nicolas Cage'i başrolde oynatmak büyük hata! Sarışın, aslan yeleli, fena halde yakışıklı çizgi romanın Jonny Blaze'in filmdekiyle hiçbir yakınlığı yok! Nicolas Cage böyle bir rol için çok yaşlı ve saç kesimi her filmde daha da kötü görünüyor! (Hatta o saçın peruk olduğuyla ilgili ciddi şüphelerim var.) Oyunculuğunun da artık pek ciddiye alınacak bir tarafı kalmadı doğrusu... Neyse ki, İtalyan aktrist Violante Placido filmin güzeli olarak seyirciyi oyalamayı başarabilmiş... Filmde yılların Christophe Lambert'ını da izlemek mümkün. Gayet önemsiz bir rolde, sanki Nicolas Cage'e "eğer böyle uyduruk filmlerde oynamaya devam edersen sonun benim gibi olur" dercesine oynamış...
Türkiye'de çekilen sahneleri epey bir magazin malzemesi olan filmde, abartılı gökyüzü filtrelerine bulanmış bir sürü Kapadokya görüntüsü izlemek mümkün. Film sayesinde öğreniyoruz ki, buralar cennet'ten en uzak yerlermiş meğer... Türk olduğu belli figüranların Yeşilçam filmlerinden kalma kasılma hallerini seyretmek de bir miktar eğlence duygusu yaratabilir. Uzun lafın kısası, finaldeki Mad Max 2: Yol Savaşçısı (Mad Max 2 : The Road Warrior) tadındaki yol takibi/çatışması sahnesini saymazsak eğer Hayalet Sürücü 2: İntikam Ateşi (Ghost Rider: Spirit of Vengeance)'nin pek bir numarası yok. Orijinal değil ve çoğu anda sıkıcı...
3D olmak adına, her geniş plana bolca "glare" efekti vererek seyircisini kandıran bu filme gözlükler için fazladan para ödemek çok üzücü... Keşke Marvel'ın en grift ve felsefik açılımlara sahip kahramanlarından birinin maceraları daha ikinci filmde bu kadar ucuzlatılmasaydı... Aktörün iflah olmaz hayranları görmek isteyebilir.
twitter.com/murattolga
murattolga@gmail.com