Hesabım
    Sosyal Ağ
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,5
    Muhteşem
    Sosyal Ağ

    Sosyal Ağ

    Yazar: Oktay Ege Kozak

    X jenerasyonunun ikonik filmi olarak anılan, maddi eşyaların manevi değerlerin yerini aldığı bu kompleks dolu grubu en içten ve dürüst bir biçimde inceleyen modern şaheser Dövüş Klübü, ilk vizyona girdiğinde çoğu eleştirmen tarafından kanımca anlaşılmamış, şiddetli kavga sahnelerinin olabildiğince stilize edilmesi yüzünden kınanmıştı.

    Dövüş Kulübü'nün üzerinden on sene geçti ve şimdi ise full narsisizm boyutlarındaki benmerkezciliği X jenerasyonunu Rahibe Teresa gibi gösteren Y jenerasyonu ile karşı karşıyayız. İnternetsiz bir dünyanın neye benzediğini bilmeyen bu yeni gençlik grubunun bir vecizesi varsa o da "BEN, BEN, BEN"dir. "BENim blogumu oku, BENim Tweet'lerime bak, BENim Facebook sayfama bak..."

    Yeni gençlik kesiminde internet üzerinden kurulan sosyal ağların artık her şey olduğu günümüzde David Fincher Dövüş Kulübü ile X jenerasyonuna yapmaya çalıştığını Sosyal Ağ ile Y jenerasyonuna yapıyor. Veya yapmaya çalışıyor desem daha doğru.

    Sosyal Ağ'ın hikayesi Facebook'un yaratıcısı ve insan/sincap kırması Mark Zuckerberg'in (Jesse Eisenberg) efsanevi sosyal ağ sitesini yaratması ve sonrasında "arkadaşları" tarafından kendisine açılan milyarlarca dolarlık tazminat davaları etrafında oluşuyor.

    Filmin yönetimi, yazımı, oyunculuğu, bütün teknik notaları gayet başarılı. Yönetim Fincher'a, senaryo ise West Wing dizisinden tanınan Aaron Sorkin'e ait. Kamera arkasında bu tarz A listesi isimler varken o kadarı da olsun artık.

    Fakat ne yazık ki tersi olsun diye ne kadar uğraştıysam uğraşayım, Sosyal Ağ'a bir türlü ısınamadım. İroniktir ki Sosyal Ağ, vizyona girişinden beri yılın en iyi eleştiri alan filmi oldu, Dövüş Kulübü gibi yıllar süren bir kabul edilme sürecinden geçmedi profesyonel eleştirmenlerin gözünde. Peki durum bu olunca Dövüş Kulübü'ne baştan aşık olan ben, neden Sosyal Ağ'a sırtımı döndüm?

    İlk olarak belirtmeliyim ki, film hakkındaki görüşleriniz ne olursa olsun, Dövüş Kulübü gibi hınzır ve orijinal bir yetişkin anti-kültür masalı yok karşımızda. Kamera arkasındaki bütün yaratıcı güce rağmen Sosyal Ağ, gayet alışılagelmiş bir yasal drama olmanın ötesine gidemiyor.

    Oysa ki en azından ben Fincher'dan daha fazlasını, her hareketini internette bütün dünya ile paylaşmak için can atan Y jenerasyonunun narsisizmini eleştiren gülle gibi bir yumruk, kültürel bir alarm saati bekliyordum, Dövüş Kulübü ile X jenerasyonuna yaptığı gibi.

    Fakat Fincher, Zuckerberg'in yasal maceralarını ve Facebook macerasında a noktasından b noktasına nasıl geldiğini gayet yüzeysel ve düz bir biçimde aktarıyor. Filmin diyalogları 1940'ların Spencer Tracy/Katherine Hepburn filmlerini hatırlatan ultra hızlı ve capcanlı konuşmalarını hatırlatıyor, özellikle Zuckerberg'in kız arkadaşı tarafından terk edildiği muazzam açılış sahnesinde. Fakat bu orjinal yaklaşımın filme olan elle tutulur katkısı ne, orası da tartışılır.

    Kim bilir belki de filmin asıl problemi senaryo yazarı olarak düz politik dramalardan tanınan Aaron Sorkin'in seçilmesidir. Chuck Palahniuk'un bu materyalden neler çıkarabileceğini görmek isterdim doğrusu. Sosyal Ağ'ın kanımca bir diğer büyük problemi gerçek dünyadan direkt aktarılan karakterlerin gelişimlerini ve geleceklerini bir an bile umursamamam. Sonuçta hayattaki tek amacı diğer insanlara olan üstünlüğünü kanıtlamak olan, önüne gelen herkezi en kısa zamanda kazıklayan genç milyarder Zuckerberg'in kaderini umursamak pek mümkün değil.

    Aynı eleştiri Napster'ın fırsatçı yaratıcısı Sean Parker (Justin Timberlake) ve nedense Armie Hammer isimli tek bir aktör tarafından canlandırılan züppe kürekçi ikiz kardeşler Cameron ve Tyler Winklevoss için de geçerli. Filmin tek empati yaratan ve içten performansı idealist genç iş adamı Eduardo Severin rolündeki Andrew Garfield'e ait.

    Sosyal Ağ'ın sonsuz benmerkezciliğin ne kadar yanlızlık ile sonuçlandığını gösteren düşündürücü finali keşke filmin geri kalanına da ilham verebilseymiş. Kimbilir, Dövüş Kulübü'nün ilk vizyona girdiği günlerde olduğu gibi belki de bu sefer ben anlamayan profesyonel film eleştirmeni rolüne büründüm. Belki de zaman ilerledikçe film hakkındaki görüşüm değişecek. Fakat şimdilik lütfen benim her hareketimi Facebook'ta izlemeye devam edin.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top