Son Şarkı
Yazar: Murat Tolga Şen2010 yılında sinema seyircisi olmanın ayrıcalıklarından biri de seçme özgürlüğü olsa gerek. Amerikan menşeili üretimin bolluğundan sebeple ne derece seçim yapabildiğimiz tartışılır elbette ama yine de çoklu salonlardan kaynaklanan bir vaziyetle artık istediğimiz tür, yönetmen, oyuncu konusunda daha seçici olabiliyor ve o an ki ruh halimize en uygun yapımı seçip bilet paramızın hakkını almaya gayret ediyoruz.
Sinema yazarlığının ızdırabı da burada başlıyor işte... Sinema yazan kişinin sadece sevdiği filmleri izleme lüksü yoktur. Çünkü bazen mutlaka görmeniz gereken filmi yazarken bazen de köyün delisi gibi 'uzak durun' çığlıklarını basmamız gerekebiliyor. Bunu yapmak için de sevmediğimiz filmleri de seyretmek ve kendi sinemasal süzgecimizden geçirmek zorundayız. sinematik bir benzetme yapmak gerekirse; 'Yeni örümcek fotoları istiyorum!' diye bağıran Jonah Jameson’un karşısındaki Peter Parker’ın çaresizliğidir bu!
Şimdi de bu kadar peşrev gerektirecek, 107 dakikalık seyir ızdırabından bahsedelim biraz; The Last Song / Son Şarkı, çoklarınca 'Hannah Montana' olarak bilinen, Country şarkıcısı Billy Ray Cyrus’un ısrarla ünlü olması için uğraştığı kızı Miley Cyrus’un kendi kanatlarıyla uçtuğu/ çektiği ama Wright kardeşlerin ilk uçuşu kadar bile başarılı olamayıp yere çakıldığı filminin adı... Aslında herşeyin formüllerden ve hesaplardan oluştuğu sentetik Hollywood sineması için doğru bir proje gibi gözükse de, bir kaç yıl öncesinin 'Gigli' felaketine rahmet okutacak kadar kötü bir iş var ortada... Hala buzdağını gözden kaçıranlar var demek ki!
'The Notebook' gibi hem roman, hem de film olarak beğenilmiş bir işe imza atan yazar Nicolas Sparks’ın aynı adlı romanından uyarlanan filmin arkasında Disney’in yan kuruluşu Touchstone Pictures var. Bütçe de fena değil. Konu ise bol gün batımlı, dalga sesli, kumsalda romantik bakışlar atarak yürümeli bir aşk hikayesinden ibaret ki bu haliyle hedef kitlesi olan 13-20 yaş gençlerinin çok hoşuna gidebilecek türden bir yaz filmi gibi duruyor. Ama Miley Cyrus, babasının ve kardeşinin de var olduğu komik ve hafif filmlerden böyle dram yükü ağır bir projeye geçtiğinde, popülerliğine yetişemeyen kötü oyunculuğu yüzünden tüm filmi batırıyor. Hele o ağlamaları yok mu! Film, bir yandan da 'Son Şarkı' olan adına yakışır bir şekilde daha önce yüzlerce kez izlediğimiz bayatlamış numaraları arka arkaya gösterdikçe insanın göğüs kafesinden Alien çıkartıp rahatlayası geliyor! Ben en çok Greg Kinnear’ın buraya nasıl düşmüş olduğunu sorguladım. Kendisi de filmi izledikten sonra epey bir arınmaya ihtiyaç duymuştur sanırım.
Vıcık vıcık bir aşk hikayesinde, gelecek Altın Ahududu’nun en güçlü adayı olacak kadar kötü oynayan bir Miley Cyrus izlemek istiyorsanız, yaşınız da gençse, bu filme girip mutlu mesut ayrılabilirsiniz. Miley’in genç hayranları koşulsuzca sevecektir bu filmi zaten. Şarkıcı filmi çekmenin iyi tarafı da bu sanırım. Bilet alacak birileri mutlaka var! Filmde şimdiye kadar hiç duymadığımız tam 2 Miley şarkısı var üstelik! (Ne kadar önemliyse artık...) Ama geri kalan herkes için Sex and the City 2’yi bile daha tercih edilir kılacak kadar kötü bir film bu. Uzak durun!