Hesabım
    Seni Uzaktan Sevmek
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Seni Uzaktan Sevmek

    Seni Uzaktan Sevmek

    Yazar: Ayşegül Kesirli

    Drew Barrymore'un başrolde yer aldığı son romantik komedi filminin "Söz ve Müzik" olduğunu düşünürsek "Seni Uzaktan Sevmek"in işinin oldukça zor olduğunu öne sürmekte ne kadar haklı olduğumuz da ortaya çıkıyor. Hele bir de Barrymore'un ilk yönetmenlik denemesi "Patenci Kızlar"ı seyrememizin üzerinden fazla uzun zaman geçmediğini hesaba katarsak belgesel yönetmeni Nanette Burstein'in ilk kurmaca film denemesi olan "Seni Uzaktan Sevmek"in yarattığı beklenti dalgası daha da büyüyor.

    Film, yirmili yaşlarının sonlara yaklaşan ve bu zaman kadar hem kariyerlerinde hem de aşk hayatlarında düzgün bir dikiş tutturamayan Erin ve Garrett'ın Amerika'nın farklı uçlarında yaşamalarına rağmen ilişkilerini devam ettirmek için gösterdikleri çabayı anlatıyor. Aynı mekana yerleştirilmiş kadın ve erkek başkarakterlerin fiziksel etkileşiminden beslenen bilindik romantik komedilere benzemeyen film, Hollywood fabrikasının ürettiği alışıldık romantik komedilerden farklı bir çehreye sahip olduğunu da ilk bakışta hissettiriyor.

    Kadın ve erkek başkarakterlerini ayrı mekanların, dolayısıyla ayrı hikayelerin içinde konumlandıran "Seni Uzaktan Sevmek"in Hollywood'un 1930'lu yıllarda başlayıp, 1960'ların sonuna dek devam eden sansür döneminde çekilen romantik komedileri hatırlatan bir yapısı var. Erin ve Garrett'ı zaman zaman kadrajı ikiye bölerek aynı görüntü içine yerleştiren, telefon mesajlarının kadraja müdahalesi ile çiftlerden diğerinin varlığını görünür kılan ya da sık sık başvurduğu paralel kurgularla karakterlerin hikayelerini iç içe geçirmeyi başaran film, üslup olarak geleneksel romantik komedilere benzer bir yapım.

    Bununla birlikte, "Seni Uzaktan Sevmek"in eski romantik komedilerin muhafazakar yapısından kopmak amacıyla cinsel içerikli esprilere ağırlık verdiğini de eklememiz gerek. Hikaye içerisinde Garrett'ın en yakın arkadaşları olarak tanıtılan Dan ve Box'ın gündelik konuşmalarında ön plana çıkan bu espriler, filmin yapay bir romantizmle donatılmasını başarıyla engelliyorlar. Özellikle "It's Always Sunny in Philadelphia" isimli televizyon dizisinden tanıdığımız Charlie Day, Erin ve Garrett'ın hikayesinin esprili, gerçekçi ve samimi bir zemine oturmasındaki en önemli etken.

    Samimiyetten bahsetmişken, "Seni Uzaktan Sevmek"in belki de en güzel yanı alışıldık romantik komedilerin 'büyülü' romantizminden uzak bir atmosfer yaratması. Bu özellik, yönetmen Nanette Burstein'in belgesel üslubunu kurmaca filme aktarmak için gösterdiği çabanın en belirgin işareti belki de. "Seni Uzaktan Sevmek"in Drew Barrymore ve Justin Long arasındaki kan uyuşmazlığına rağmen farklı şehirlerden ilişki yürütmenin zorluklarını en doğal ve samimi haliyle gözler önüne sermeyi başarması da Burstein'in bu çabasıyla gerçekleşiyor. Yakın arkadaşların ve ailelerin ikili ilişkilere olan müdahalelerini de gerçek hayatın ritmine ve diline uygun bir biçimde anlatan film, nihayetinde izleyicileri sahte bir romantizme boğmadan, birbirini seven iki insanın aralarındaki bağı koparmamak için gösterdikleri çabayı içtenlikle dile getiriyor.

    Diğer yandan, Nanette Burstein'in filmi de alışıldık romantik komedi klişelerinden kaçmayı ancak belli bir ölçüde başarabiliyor. Baş kadın karakterimiz Erin, birçok Hollywood romantik komedi karakteri gibi New York'taki önemli bir gazetede stajyer olarak çalışıyor. Garrett ise bir plak şirketinde önemsiz bir mevkide görev yaparken kendi keşfettiği müzik gruplarına albüm yapabilme özgürlüğüne kavuşmayı hayal ediyor. Erin ve Garrett'ın aynı şehirde yaşamalarındaki en büyük engelin kariyerlerini bırakamamaktan geçtiği düşünülürse karakterlerin meslekleriyle olan ilişkileri hikaye için büyük önem taşıyor. Ancak her iki karakterin de mesleki kaygıları izleyicilerin canını sıkabilecek derecede yaratıcılıktan uzak bir biçimde gözler önüne seriliyor ve bu durum ister istemez zaman zaman karakterlerin şablonlaşmasına ve filmin samimi atmosferinin olumsuz yönde etkilenmesine yol açıyor.

    Bununla beraber, gidişat içinde kendisine yer bulan klişelerden bazılarının da "Seni Uzaktan Sevmek"i olduğundan daha eğlenceli hale getirdiğini söyleyebiliriz. Örneğin Garrett'ın kıskançlık duygularını harekete geçiren Damon karakterinin, yapılı vücudu, belirgin İngiliz aksanı ve annesine olan bağlılığını her ortamda dile getirmesi karakterin tüm klişeliğine rağmen hikayeyi anlık esprilerle canlanmasına engel değil. Garrett'ın en yakın arkadaşları olarak karşımıza çıkan Dan ve Box'un gündelik konuşmaları ve cinsel içerikli esprileri de yer yer basmakalıp bir seyir tuttursalar da seyircileri gülmekten alıkoymuyorlar.

    Bütün bunların sonucunda "Seni Uzaktan Sevmek," çoğunlukla nitelikli ve alışılmışın dışında romantik komedilerde gözükmesiyle tanınan Drew Barrymore'un başrolde yer aldığı en iyi filmi değil. Ancak kimi noktalarda klişeleri bile kendi yararına kullanmayı başaran gidişatı, ellerinden gelenin en iyisini yapmaya uğraşan oyuncu kadrosu ve yarattığı sulu romantizmden uzak samimi atmosferle "Seni Uzaktan Sevmek," sıkılmadan izlenebilecek bir yapım.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top