Hesabım
    Dehşet Kapanı
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,0
    Çok İyi
    Dehşet Kapanı
    Yazar: Oktay Ege Kozak

    Dehşet Kapanı (The Cabin in the Woods)'nın dahiyane korku-komedi bileşimini Wes Craven'ın Çığlık (Scream) serisi ile karşılaştırmamak elde değil. İki filmde türlerinin klişelerini ti'ye alıp aynı zamanda türün gereksinimlerini yerine getirmeyi başaran nadir korku örnekleri. Bu stil filmler sadece korku sinemasından çıkmıyor tabii. Mesela Arnold'un aksiyon sineması klişelerinin bayatlığını seyirci ile paylaşırken o klişeleri utanmadan kullanan meta aksiyon komedisi Son Kahraman (Last Action Hero) veya Edgar Wright'ın 2007'de aynı anda yılın hem en iyi komedisi, hem de en iyi aksiyonuna dönüşen Sıkı Aynasızlar (Hot Fuzz) örnek olarak verilebilir.

    Bu sefer hedef, Çığlık gibi genel slasher filmleri değil de korku sinemasının vazgeçilmez alt türü olan kabin filmleri. Bilirsiniz, sporcu, sürtük, otçu, asıl oğlan, bakire gibi arketip gençler, ormanın içinde medeniyetten uzak, gizemli ve ürkütücü bir kabine haftasonu boyunca sarhoş olmaya ve sevişmeye gider. Bir süre sonra sarhoş ve dangalak gençlerimiz ya maskeli bir katil, ya da esrarengiz yaratıklar tarafından teker teker öldürülür- sürtük olarak nitelendirilen kızımız seyirciye göğüslerini gösterdikten sonra tabii.

    Dehşet Kapanı, ilk sahnesinden itibaren tipik bir kabin filmi olmayacağını, daha önce görülmemiş bir orijinalliğe sahip olacağını gösteriyor. Türü bilen seyirci olarak süspans müzikli jenerikten sonra kurbanlarımızla tanışmayı bekliyoruz ama sanki Ofis Çılgınlığı (Office Space) gibi bir komediden çıkmış iki ofis çalışanının, önemli haftasonu işleri bittikten sonra neler yapacaklarının geyiğini kurdukları gayet mütevazi bir sahne izliyoruz.

    Neyse ki kafamız karışmaya başlamışken bu sahneyi arketiplerimizle teker teker tanıştığımız tipik kabin filmi açılışı takip ediyor. Karakterlerimiz baştan aşağı klişe, yukarıda bahsettiğim gibi sporcu, otçu, sürtük, bakire (bir bakıma), hepsi bir arada ve tamamiyle herhangi bir üç boyutlu karakter tasarımından yoksun. Fakat bir süre sonra anlıyoruz ki genelde sırf türün gereksinimlerini aradan çıkarsın da göğüs ve kan görelim diye yaratılan bu klişe grubun bu filmde oluşmasının tahmin ettiğimizen çok daha yaratıcı bir sebebi var.

    Bu noktadan sonra benim gibi türün artık orijinallikten yoksun olduğundan yakınan korku hayranlarındansanız filmin hikayesi hakkında daha fazla bilgi almadan salonlara koşmanız tavsiyem, çünkü Dehşet Kapanı'nın yaratıcı binbir sürprizini bozmak bana veya başkasına düşmez.

    Genelde bu tür filmler müzik klibi yönetmenliğinden gelmiş yeni yetme isimler tarafından yönetilir ama Dehşet Kapanı'nın kamera arkasında en başarılı found footage (buluntu) filmlerinden biri olduğunu düşündüğüm Canavar (Cloverfield)'ı yazmış yönetmen Drew Goddard ve Buffy, the Vampire Slayer ile Firefly gibi kült dizilerin yaratıcısı yazar Joss Whedon var. Bu yaratıcı ikili, gayet etkileyici bir korku filmi yaratmakla beraber, benzeri görülmemiş ince bir parodi de yakalıyorlar.

    Karakterlerin popüler kültür referansları yapıp içinde bulundukları filmin klişeleri hakkında konuştukları Çığlık serisinin aksine, gençlerin kabine götürülmesinin yaratıcı sebepleri, kendi başına çaktırmadan türün gereksinimlerini akıllıca ti'ye alıyor.

    Kurban gençlerimiz haliyle pek tanıdık olmadığımız bir kadro tarafından canlandırılıyor (Yeni Thor, 'Chris Hemsworth' filmin çekildiği 2009 yılında henüz ünlü değildi) ve iki boyutlu tiplemelerini başarıyla aktarıyor. Fakat filmin asıl yıldızları, gizemli ofisin sosyopatlığını eğlenceli kılan çalışanlarını canlandıran yılların karakter oyuncuları Richard Jenkins ve Bradley Whitford. İkilinin dinci bir köylü ile telefonda dalga geçtikleri sekans kendi başına bilet parasına değer.

    Dehşet Kapanı, özellikle korku hayranlarının kaçırmaması gereken bir yapım.

    Twitter: egekozakoktay

    egekozak@hotmail.com

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top