Kovboylar ve Uzaylılar (Cowboys & Aliens)'ın ilgi çekici yanı filmin isminde saklı. Evet, Hollywood'un iki favori türü western ve bilim-kurguyu (spesifik olarak uzaylı istilası filmlerini) bir araya getirmek gayet orijinal bir fikir. Peki Kovboylar ve Uzaylılar'ın gelişimi bu konseptten ileriye gidebiliyor mu?
Canavar uzaylıların tipik bir western kasabasına saldırması gayet yaratıcı ve eğlenceli bir tür karışımı sunabilir. Fakat Cowboys & Aliens, iki türün de yüz yıllık klişelerini hiç bir eklemede bulunmadan, olduğu gibi aktarıyor. Böylece sadece konseptin arkasına sığınarak başarılı bir film çıkarabileceğine inanıyor. Bu noktada eleştirmen Roger Ebert'in ölümsüz nasihatı aklıma geliyor: It's not what it's about, but how it is about it. (Önemli olan bir filmin ne hakkında olduğu değil, onu nasıl ekrana aktardığıdır.)
Daniel Craig'in canlandırdığı "esrarengiz bir yabancı" (bir westernden bahsederken kullanılması zorunlu üç kelime), kolunda acayip bir aygıtla hafızasını kaybetmiş halde çölün ortasında uyanır. Yabancı, kendini bulduğu yakındaki bir kasabada Jake adında aranan bir soyguncu olduğunu öğrenir. Jake tam hapise gönderilecekken kasaba uzaylıların saldırısına uğrar ve yarısı uzaylılar tarafından kaçırılır. Kasaba sakinlerinin ailelerini kurtarabilmenin tek şansı Jake ve kolundaki aygıtta gizlidir.
Western türünün bütün arketipleri katıksız olarak karşımızda. Silah kullanmayı bilmeyen korkak dörtgöz (Sam Rockwell), zamanı gelince sert olmayı bilen şefkatli papaz (Clancy Brown), tehlikeli yolculuk sırasında adam olmasını öğrenen velet (Noah Ringer), liste uzadıkça uzuyor.
Daniel Craig, Clint Eastwood'un sessiz ve karizmatik isimsiz adam prototipini yaratmak için elinden geleni yapıyor ama çoğunlukla fazla robotik bir performans ortaya koyuyor. Acımasız çiftlik sahibini canlandıran Harrison Ford ise filmin en enerji dolu performansını vermesine rağmen özellikle üçüncü perdede adeta zorla melodramatik bir kahraman pozisyonuna sokuşturulunca bütün ilgi çekiciliğini kaybediyor.
Sıra uzaylılara gelmişken, bahse girerim en tembel video oyununda bile daha yaratıcı ve daha karakter sahibi uzaylılarla karşılaşırsınız. Seyirciyi korkutması planlanan böcekimsi devasa yaratıklar tasarım bakımından Canavar (Cloverfield) ve Super 8 (Super 8)'in uzaylılarını o kadar andırıyorlar ki, J.J. Abrams'ın yapımcılara dava açmamış olması şaşırtıcı. Özellikle final çatışmasında, bir süre sonra, bilgisayarda copy-paste yapılmış birbirinin aynısı yaratık efektlerinin peş peşe yokolmasını izlemek, heyecanın artması gereken bölümlerde filmin iyice teklemesine sebep oluyor.
Bu kadar yetenekli bir kadrodan bu kadar ruhsuz bir blockbuster ürününün çıkması şaşırtıcı. Elf, Zathura: Bir Uzay Macerası ve Iron Man gibi başarılardan sonra Iron Man 2 (Iron Man 2)'den beri ikinci hayal kırıklığına imza atan Jon Favreau, eğlenceli ve biraz da "campy" olması beklenen konsepti fazla ciddiye alıyor, renksiz ve tatsız bir macera sunuyor. Lost ve Star Trek reboot'undan bilinen senaryo ekibi de şaşırtıcı bir yaratıcılık yoksunluğu sergiliyor.
Bu sene Kovboylar ve Uzaylılar'ın yapıştırmaya uğraştığı iki türü, ayrı ayrı, çok daha başarılı bir biçimde alaşağı eden iki film vizyona girdi. Bu yapımlardan biri muazzam western animasyon Rango, diğeri ise JJ Abrams'ın nostaljik zaman yolculuğu Super 8. Açıkçası Kovboylar ve Uzaylılar'ın 118 dakikasına bir daha katlanmaktansa, Rango ve Super 8'in toplamda 219 dakikasını üst üste izlemeyi her an tercih ederim.