Hesabım
    İlk Yenilmez: Kaptan Amerika
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    İlk Yenilmez: Kaptan Amerika
    Yazar: Oktay Ege Kozak

    Her ne kadar Amerika'nın "tofu yiyen hippiler"le dolu sağlık ürünleri başkenti San Francisco civarında yaşıyor olsam da, ABD'nin bir sürü kişisel sorumluluktan kaçınan, tembelliklerini koruyarak başarılı olma hayalleri kuran benmerkezcilerle dolu olduğu stereotipi bir bakıma doğru. New York Times'ın en çok satan kitaplar bölümüne bakarsanız "Çalışmadan Nasıl Başarılı Olunur?", "Kılını Kıpırdatmadan Nasıl Kas Yapılır?" gibi bir sürü kitapla karşılaşmanız mümkün.

    İlk Yenilmez: Kaptan Amerika (Captain America: The First Avenger)'nın zayıf ve aciz bir askeri sihirli bir serum aracılığıyla iki dakikada kas yığını bir süper adama dönüştüren orijin hikayesi, X ve Y jenerasyonunun çalışmadan mükemmel olma fantazilerini o kadar manipüle ediyor ki, bu başlangıcın karakterin 1940'lı yıllardaki yaratımından beri varolduğuna şaşırdım açıkçası. Safi fragmanlardan gözlemleyince çok bariz ve saçma bir süper kahraman orijin hikayesi gibi görünüyor ama süper kahraman türünün bir sürü diğer ilk bölümü gibi Kaptan Amerika'nın da başlangıcı en başarılı ve ilgi çekici kısmı.

    İkinci Dünya Savaşı sırasında ülkesini korumak için can atan, fakat türlü sağlık problemleri yüzünden ordu tarafından durmadan geri çevirilen Steve Rogers (muazzam özel efektlerle ince ve zayıf gösterilen Chris Evans), hümanist doktor Abraham (Stanley Tucci) tarafından gizli bir askeri deneyin kobayı olmaya davet edilir. Steve, asker olmak için tek şansı olan bu fırsatı kaçırmaz ve başarılı deneyden sonra süper kaslı ve güçlü Kaptan Amerika'ya dönüşür.

    Yönetmen Joe Johnson, ilk bakışta fazla basit gibi görünen bu orijin hikayesini özellikle Stanley Tucci'nin içten performansını kullanarak, deneyin sadece zayıf bir insanı kaslı yapacağını değil, cesur, iyi kalpli ve azimli bir kişiye bütün potansiyelini yakalama fırsatı verdiğinin üzerinde duruyor. Kaptan Amerika'nın kötü kalpli Alman Hydra ordusunun başı Johann Schmidt veya Kızıl Kelle ile (duyduğum en iyi Werner Herzog taklidini yapan Hugo Weaving) çatışmaya girdiği aksiyon dolu ikinci yarıya gelmeden Johnson, Steve'i materyalin sunabileceği en üç boyutlu karaktere dönüştürmeyi başarıyor. İşte özellikle bu sahnelerde film, eski Spielberg maceralarını andırıyor.

    Ne yazık ki filmin başlangıcı ve Kaptan Amerika'nın klasik kıyafetiyle gösteriler yaptığı eğlenceli komedi bölümünden sonra ikinci saat, bilindik video-oyunumsu aksiyon sekanslarını arka arkaya sıralıyor ve hikayeyi fazlasıyla ikinci plana atıyor. Ayrıca filmin illa da gelecek sene vizyona girecek Yenilmezler (The Avengers)'e bağlanması zorunlu olduğu için Steve ve güzel asker Peggy (Hayley Atwell) arasında yaratılan romantik alt konunun nereye bağlanacağını tahmin etmek gayet kolay. Yine Yenilmezler bağlantısı yüzünden kendi ayaklarında duran bir yapım olarak Kaptan Amerika, pek de tatmin etmeyen bir sona sahip.

    Yine de yönetmen Johnson, klasik "serial" macera filmi yaklaşımıyla gayet basit ama eğlenceli bir iki saat sunuyor. Salonlarda iyi vakit geçirmek isteyenlere birebir.

    Dipnot: Film bittikten sonra aman yerinizden kalkmayın. Jenerik bitince harika bir sürpriz bekliyor sizi.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top