Hesabım
    Büyük Gözler
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Büyük Gözler

    Biyografik masal

    Yazar: Ali Ulvi Uyanık

    1927 doğumlu Margaret Keane, çok bilinen ve kullanılan "gözler ruhun/kalbin aynasıdır" deyişine tam oturan portrelerin ressamı. Özellikle çiçekler arsında ya da elinde çiçek demeti, kucağında kedi veya köpekle resmettiği kız çocuklar, saflığın / gamın simgesi portreler olarak dünyanın bir çok yerinde rağbet görmekte...Evlerin duvarlarında, motorlu araçların uygun yerlerinde, dükkanlarda ve benzeri, görülebilecek köşelerde karşımıza çıkıyorlar (doğaldır ki, bazen de taklitleri kullanılıyor). Ancak Keane'in resim sanatına büyük bir katkısı yoktur. Hatta kimi eleştirmenler, resimlerini kötü bulmuşlardır. Peki, Tim Burton ressamın biyografisiyle neden ilgilenmiş? Çünkü Margaret Keane, erkek (koca) hegemonyasından kurtulmuş ve adaleti arayan bir kadın olarak tarihe geçmiştir.

    Baştan özetlemek gerek. Margaret (Amy Adams), ilk kocasının şiddetinden kızı Jane ile kaçtıktan sonra, geçimini San Francisco'da sokak ressamlığı yaparak sağlar. Ressam olduğunu sandığı, 1955'de evlenerek soyadını alacağı Walter Keane (Christoph Waltz) ile de yeni bir hayata başlar... Walter, ağzı müthiş laf yapan, ikna gücü yüksek, pratik zekasıyla her durumu lehine çeviren bir pazarlamacıdır. Gönüllü olmayan Margaret'i ikna eder ve Büyük Gözler tablolarına kendi imzasını atarak pazarlamaya başlar... Bazı taktiklerle satış grafiği hızla yükselir ve yıllar içinde çok para kazanır. Ancak iyice şımaran Walter'ın psikolojik baskı uyguladığı ve hayatını kısıtladığı Margaret ruhsal çöküşe geçer. Dokuz yıl sonra, fiziksel şiddete uğrama tehlikesi ortaya çıktığında, artık ergen olan kızının da etkisiyle bir kez daha kaçacak ama bunu Walter Keane'in (1915-2000) yanına bırakmayacaktır.

    Burton, on yedi uzun metrajlı filminin sadece ikisinde fantastik bir hikaye anlatmadı. Biri tarihin en eksantrik ve berbat yönetmenlerinden birinin dramatik öyküsü "Ed Wood", diğeri de "Büyük Gözler (Big Eyes)" oldu. Tabii, bu filmlerde de bazı anlara gerçeküstü dokunuşlarda bulundu (örneğin "Büyük Gözler"de süpermarket sahnesi). Burton'ı ilgilendiren, zaten herkesin üzerinde fikir birliğine vardığı büyük sanatçılar değil. O, sanatıyla değil ama sıra dışılığı ve fark yaratmasıyla öne çıkanlarla ilgili. Savaş sonrasında Amerikan çekirdek ailesinin model alınıp, kadının da 'yuvayı yapan dişi kuş' görevleriyle vurgulandığı bir dönemde, kocasına karşı harekete geçen Margaret gibi çok kırılgan bir kadının öyküsünü önemsemiş. Çünkü, Walter'ın sahtekarlığını açıklayarak yasal yollardan hakkını araması, altmışlardaki kadın hareketleri açısından önemli bir kilometre taşıydı.

    Senaryo, "Ed Wood"un uyarlama senaryosuna da imza atmış olan Scott Alexander ve Larry Karaszewski ikilisine ait. Gerçek bir öykü olsa da, Amy Adams'ın nüanslı performansının etkisiyle, Margaret'in atölyede tablolar arasına hapsedilmiş zarif prenses edası ve Christoph Waltz'un sinsi / kötücül büyücüyü andırır yaklaşımları, masalımsı bir duygu da yaymıyor değil. Bir de, daha önce dört kez Oscar adayı olan Fransız görüntü yönetmeni Bruno Delbonnel'in, ışığı fırça darbeleri gibi kullanarak elde ettiği pastel renkler var ki, modern masal havasını güçlendiriyor.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top