Hesabım
    Evdeki Düşman
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Evdeki Düşman

    Evdeki Düşman

    Yazar: Serdar Kökçeoğlu

    Hollywood'da akılsız senaristin cezasını en çok yönetmenler çekiyor. Özellikle de; Jaume Collet-Serra gibi kamerasına hakim, atmosfer yaratma sıkıntısı olmayan, oyuncu yönetimi konusunda becerikli olan yönetmenler. Eğer "Evdeki Düşman" etkileyici bir kötü çocuk portresine ve düşündürücü, çarpıcı finaline rağmen bir başyapıt olmayı beceremiyorsa; bunun nedenini filmin iki senaristinin mantık hataları ve zayıf diyaloglar içeren senaryosunda aramak gerekiyor. Yoksa yönetmen Serra, vasat bir korku filmi ve meraklısına dönük bir futbol (devam) filmi çektikten sonra üçüncü filminde kendini göstermeyi başarıyor. Polanski ve Shyamalan gibi yönetmenlerin alanında biraz hafif adımlarla geziniyor olsa da; korku türünü becerebilen bir yönetmen olduğuna hiç şüphe yok.

    Evdeki Düşman'ın çocuk sahibi olmayan ve bu nedenle birden çok çocuk evlatlık edinen anne ve babası belki de filmin en zayıf halkasını oluşturuyor. Daha filmin küçük "kötü adamı" Esther eve adım atmadan, ailenin küçük sarışın kız çocuğunun anne ve babasından daha iyi oynadığına şahit oluyoruz. Esther geldikten sonra ise Vera Farmiga ve Peter Sarsgaard'ın zayıf performansları daha çok göze batmaya başlıyor.

    Tabii burada oyuncuların yeteneklerinden çok, senaryodaki kimi sorunları anmak gerekiyor. Farmiga'nın kendi çocuğundan şüphelenmeye başlaması ve bu konuda eşini inandırmaya çalışması, etkisiz kaldığı oranda inandırıcılığını yitiriyor. Sarsgaard'ın da onca şeyin ardından kızını bir an bile şüphelenmeden korumaya çalışması sinir bozucu bir hal alıyor. Şüphesiz "Rosemary'nin Bebeği" gibi her sahnesi saplantılı bir şekilde dikkatlice yazılmış (ve çekilmiş) bir film beklemiyoruz; fakat evdeki psikolojik savaşın ilginçleşmesine paralel olarak anne ve baba sahiciliğini yitirmeye başlıyor.

    Jaume Collet-Serra oyuncu yönetimi konusundaki becerisini özellikle çocuk oyuncularla sergileme fırsatı buluyor. Burada en akılda kalıcı performans ise evin "kötü niyetli" yetim çocuğu Esther'i canlandıran Isabella Fuhrman'dan geliyor. Filmin burada açıklamak istemediğimiz sürprizi ortaya çıktıktan sonra, adeta bir başka kişiye, neredeyse tutkulu bir kadına dönüşüyor.

    2009'un yaz aylarında vizyona giren korku filmlerinin çoğunda kontrolden çıkan, saldırganlaşan çocuklarla karşılaştık. Aslında korku sinemasının klasik alt türlerinden biri olan korkunç çocuklar, Japon sinemasındaki dirilişinin ardından batıda da deneniyor, hatta bolca deneniyor. Fakat Evdeki Düşman'ın bu türe sadık gibi gözüken hikayesi çarpıcı bir sürpriz barındırıyor. Ve bu orijinal sayılabilecek sürpriz filmin bitmek bilmeyen, uzadıkça uzayan final mücadelesini de çekilir kılıyor.

    Karşımızda öncelikle ilginç bir hikaye ve işini ciddiye alan bir yönetmen var. Fakat hikayenin senaryolaştırılması sürecinde yetişkin karakterler üzerinde yeteri kadar durulmamış. Esther'in gerçek yüzü ortaya çıktığında bile evin içinde rahatça dolaşmaya başlaması "bu kadar da olmaz" dedirtiyor. Hele üvey babasıyla oynaştığı sahne, babanın garip sarhoş diyalogları ise evlere şenlik. Her şeye rağmen, sırrını bulmak için iki saatten fazla kafa kaşıyacağınız kötü bir "çocuğa" ve karla kaplı ağaçların ortasında iyice tekinsiz gözüken ilginç bir eve sahip olan bu film; öncelikle Esther'e borçlu olduğumuz güzellikleri nedeniyle kusurlarını bağışlatıyor.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top