David Cronenberg, yönetmen sinemasının artık iyice azalmış aynı zamanda başarılı temsilcilerinden biri... Yönetmenin son filmi Tehlikeli İlişki (A Dangerous Method)'yi 48. Altın Portakal Film Festivali sırasında görme imkanı buldum. Bu bakımdan, filmin festivalin hemen ardından seyirciyle buluşması sevindirici...
İyiden iyiye çatapatlı ama içi boş gişe bombalarına mahkum edildiğimiz ülkemiz vizyonunda bir Cronenberg filmini, festivaller dışında, sinemada izlemenin bir ayrıcalık bile olduğunu söyleyebilirim. Ama bu kadar yazdıktan sonra hevesinizi kursağınızda bırakacak şeylerden de bahsetmem gerekecek.
Yönetmeni takip eden sinemaseverler için Cronenberg filmleri, hastalıklı bir aklın üretebildiği en tuhaf kabusların perdedeki tezahürü gibidir. Ama bu filmi izlemeden önce şimdiye kadar yönetmenin sineması hakkında bildiğiniz her şeyi unutmanızı tavsiye ediyorum. David Cronenberg, zamanında gerçekten sıradışı filmler çekmiş olmanın verdiği güven duygusuyla olsa gerek, oldukça sakin bir hikayeyi, kendisine yabancı bir anlatım üzerinden sinemalaştırmayı seçmiş.
John Kerr'in Talking Cure isimli romanından uyarlanan film, modern psikanalizin kurucularından Sigmund Freud ve Carl Gustav Jung'un arasındaki mesleki dayanışma ve sonrasında gelişen rekabete odaklanıyor. Yönetmenden değil ama hikayeden tahmin edileceği üzere; söz konusu bu iki önemli psikanalistin kuram üretme çabası ise, sonu gelmez sohbet anlarından daha fazlasını görebilecek değilsiniz. Orada da imdada, hikayenin sağına soluna serpiştirilmiş olarak Jung'un meslektaşı Sabina Spielrein ile vuku bulan cinsel yakınlaşmaları yetişmiş.
Bu konuda eğitim almış, meslek olarak seçmiş insanları çok ilgilendirebilecek bir film belki Tehlikeli İlişkiler ama herhangi bir seyircinin Freud ve Jung arasındaki sonu gelmez sohbetlere bu kadar kulak kabartacağını pek tahmin etmiyorum. Sabina Spielrein'i canlandıran Keira Knightley'in ekibin geri kalanından ayrı at koşturduğu abartılı performansı saymazsanız oyunculuk açısından bir sıkıntı yok. Viggo Mortensen ve Michael Fassbender karşılıklı oynarken tam anlamıyla karakterlerinin ruh haline bürünerek yüksek bir oyunculuk sergiliyorlar. Viggo Mortensen Şiddetin Tarihçesi (A History of Violence) ve Şark Vaatleri (Eastern Promises)'nden sonra bir kez daha yönetmenin fetiş oyuncusu olarak karşımızda. Fakat, perdede çok fazla gözükmemesine rağmen Otto Gross'u canlandıran Vincent Cassel filmin asıl yıldızı. Zira, varolduğu her sahneyi coşkulu oyunuyla yükseltmesini biliyor. Tabi canlandırdığı kişiliğin nev-i şahsına münhasırlığı da aktör için bir avantaj.
Filmde hoşuma gitmeyen şeylerden biri de Cronenberg'in açıkca gözümüze soktuğu Semitist bakış açısı oldu. Analitik psikolojinin kurucusu Carl Gustav Jung'u, seksüel ihtiraslar ve toplumsal ahlak arasında sıkışmış, spiritüalizmaya meraklı bir meczup gibi gösteren, eline geçtiği her fırsatı Freud'un tarafında kalarak kullanan bu yanlı anlatımı çok benimseyebildiğimi söyleyemem.
Uzun lafın kısası; David Cronenberg'deki değişimin farkındayım. Bu kadar cesur bir yönetmenin, elinde böylesi bir malzeme varken yeni mezun bir sinemacı kadar korkak davranmasını anlayabilmiş değilim. Artık onun elinden çıkmış bir Videodrome, The Brood ya da Kuduz (Rabid) izleyemeyeceğimize kanaat getirdiğim, yönetmenin değişeyim derken sıradanlaştığını işaretlememin şart olduğu epey önemsiz bir film Tehlikeli İlişki. Psikanaliz kuramının doğum anında, yaratıcılarının neler yaşadığını, hissettiğini merak edenlere iyi gelebilir. Tabi Sigmund Freud'un bir denge ve yüksek ahlak timsali olarak kutsanmasına itirazınız yoksa...
twitter: murattolga / murattolga@gmail.com