Aşkın ömrü kime bağlı?
Yazar: Murat ÖzerAşkın ömrünün ne kadar olduğuna dair ahkâm kesmek (ya da tahminde bulunmak), dünyanın en ‘eğlenceli' işlerinden biri kuşkusuz. Bunu yaşayarak test etmeye çalıştığınızdaysa eğlencenin elemle buluşmasına engel olamazsınız, en azından çoğunluk çerçevesinde baktığınızda. Fransız yazar Frédéric Beigbeder de böylesi bir durumla yüzleşmiş olmalı ki, Aşkın Ömrü 3 Yıldır ve Aşkın Ömrü Evde Uzar adlı bizde de yayımlanan iki romanıyla konuya el atmayı denemiş ve ‘popüler edebiyat' içinde değerlendirilebilecek eserler ortaya koymuştur. Bunların çok satması da yanına kâr kalmıştır belli ki...Frédéric Beigbeder'in kendi romanından yola çıkıp yazdığı ve yönettiği Aşkın Ömrü 3 Yıldır (L' Amour dure trois ans), tema olarak ‘aşk'ı seçen birçok film gibi ilk bakışta ‘ilgi uyandıran' bir yapım. Herkesin bir fikri olduğu böylesi bir konuda neler söyleyeceğini merak ediyorsunuz en azından. Ama söylediklerine ve bunları sinemanın koşulları içinde nasıl yansıttığına baktığınızda merakınızın pek de karşılık bulmadığını görüyorsunuz, ki bu noktada rengini ve zenginliğini kaybediyor Beigbeder'in çalışması.Tanışma, âşık olma, evlenme ve boşanma aşamalarını hızla geçen bir adamın (yazar demeye dilimiz varmıyor), bu ilişkide deneyimledikleriyle sonraki hayatını şekillendirmesi anlatılıyor filmde. Dibe vuran karakterin intihara kadar sürüklenen serüveni, son derece yüzeysel işaretlemelerle devam ediyor, başka bir kadına âşık olmasıyla ivmeleniyor, onu elde edip döngüyü tamamlamasıyla da nihayete eriyor. Gördüğünüz gibi, anlattıklarıyla ‘özgün' bir profil çizemiyor Beigbeder, aşk konusundaki deneyimlerinin pek de hayırlı bir işe vesile olmadığını hissettiriyor. Belki dibe vurduktan sonra yeniden âşık olmanın ‘gerçekçi' yapısından yararlanır gibi görünüyor, ama bunu yaparken çok da ‘derinlikli' bir yol haritasına sahip değil.Beigbeder, romantik komedi şablonlarına ihanet etmeden hayat verdiği Aşkın Ömrü 3 Yıldır ile bir tespit yaptığını sanıyor ama buradan orijinal bir fikir çıkardığını söylemek zor. Başkarakterin yolculuğuna baktığımızda, onu bir anti-kahraman gibi sunmaya çalıştığını görüyoruz yönetmenin, ancak bu çaba da meyvelerini vermekten uzak bir resim veriyor bizlere. Ayrıntıların önem kazandığı ‘ilişki tuzakları'nda işin bu kısmını öne çıkaramıyor, tektipleştirdiği karakterin dünyasına dair herhangi bir ‘gizem' de enjekte edemiyor hikâyeye.Evet, belli oranda eğlendiğimiz, belli oranda da aşka dair tespit kırıntılarına rastladığımız bir film oluyor Aşkın Ömrü 3 Yıldır, ama etkisini alabildiğine ‘sığ' bir platform üzerinde sağlamaya çalıştığı da bir gerçek. Örneğin, ilk romanından uyarlanan 9,90 YTL (99 francs)"deki derinlikli hikâye kurgusu yok burada. Her şey beklendiği gibi gerçekleşiyor, ‘sürpriz' unsuru es geçiliyor ve bize verdikleriyle tatmin edici bir boyuta ulaşamıyor film. Olsa olsa şöyle bir ‘kazanç'tan bahsedebiliriz kendi adımıza; aşka dair çizdiği çerçeveyle bizleri bu kavramla ilgili deneyimlerimizi hatırlamaya sürüklüyor, aşkın yıpranırken yıpratan doğasını yeniden gözden geçirmemize vesile oluyor. "Bu bana yeter" diyorsanız, bu filme göz atmanızda fayda var, ama bu ‘sorgulama' için böylesi bir tetikleyici unsura ihtiyacınız olduğunu düşünmüyoruz açıkçası...