10 ÜZERİNDEN 10 LUK BİR BAŞYAPIT "ŞU ANDA KENDİNİ YOK ETMEYE ÇALIŞAN BİR DÜNYADA YAŞIYORUZ. BÖYLE BİR DURUMDA GÖZLERİNİ KAPATIP GÖRMEZDEN GELİRSİN.. KENDİNİ KORURSUN" Filmde tamamen bu söz vurgulanmış durumda. Savaş; hayat alıyor, yaşam sahamızı yerle bir ediyor, aşkımızı öldürüyor, hayallerimizi mahvediyor... Bizden her şeyimizi alıyor. Film; bize doğayı, kendi yaşadığımız çevreyi nasıl yok ettiğimizi, evrensellikten giderek nasıl uzaklaştığımızı, savaşın benliğimize sokmaya çalıştığı yeni kimliği bize gösteriyor. Bu açıdan tarzıyla diğer savaş filmlerinden sıyrılan bir başyapıta dönüşüyor film. İnce Kırmızı Hat (1998) Kimin yaşayacağına kim karar veriyor? Kimin öleceğine kim karar veriyor? Bu savaş anlamsız.. Bana bakın, burda duruyorum ve üstüme tek bir kurşun bile gelmiyor.. Bi tane bile gelmedi.. Neden? Peki neden hepsinin ölmesi gerekiyor? Burda durabiliyorum, görüyorsunuz.. Yönetmenliğini Terrence Malick üstlenirken oyuncu kadrosunda Jim Caviezel, Nick Nolte, Sean Penn, John Cusack ve Adrien Brody gibi isimleri izleyeceksiniz.. Film Dram- Savaş türlerini barındırıyor.. Konusuna gelecek olursak, İkinci dünya savaşında geçen film Amerikalı askerler ile Japon askerlerin savaşta birbirlerini nasıl yok ettiklerine şahit olacaksınız.. Yönetmen Terrence Malick başlamak gerekirse sanatsal şiirsel anlatımıyla psikolojik ağırlıklı bir savaş filmine imza atmış süresinin üç saati bulmasına rağmen sıkılmadım diyebilirim.. Daha çok yönetmen çekimleri ile seyirciye doğayı göstermek istemiş ve içinde yaşayan insanları savaşda insanların birbirlerini gereksiz yere öldürmelerini gözler önüne seriyor.. Askerler savaş sahasında neden bulunduklarını bilmeden karşı taraftaki insanları katletmeleri içinde bulunduları psikolojik durumları yani savaş daha iyi tanımlanamazdı.. O yıl oscarda aynı türde güçlü bir aday daha vardı.. Er Ryan'ı Kurtarmak oscarları toplarken, İnce Kırmızı Hat 7 dalda aday olurken hiç birini kazanamadı.. Her şeyden önce yönetmen Terrence Malick En İyi Yönetmen ödülü gitmeliydi diye düşünenlerdenim.. Birde başrolde albayı muhteşem performansı ile canlandıran Nick Nolte oscara aday bile gösterilmemesi enteresan ama benden Oscar aldı.. Oyuncu kadrosu oldukça sağlam kaliteli oyunculardan oluşuyor hepsi elinden geleni yapmış.. John Travolta ve George Clooney gibi ünlü iki ismide kadroda görmeniz mümkün ama çok az bir rolleri olduğunu belirtmekte fayda var.. Filmin görseliğine diyecek bir şey yok yönetmen doğanın yeşilini çok iyi kullanmış.. Doğa savaştan daha ön plandaydı.. Efsane yönetmen Andrei Tarkovsky filmi izliyormuş gibi bir izlenime kapıldım.. Savaş filmi olarak ele alındığında daha çok aksiyondan ziyade savaşın insanı ne duruma getirdiğini anlatan yani tam anlamıyla savaş karşıtı bir film.. Eski yeni bir çok savaş türünde film izleyen bir seyirci olarak şunu diyebilirim ki zaten yapılan savaş filmleri genelde savaş karşıtıdır.. Alışagelmiş Amerikan savaş filmlerinden farklı olduğunu zaten filmden sonra anlayacaksınız.. Milliyetçilik kahramanlık kavramları film ile uzaktan yakından bir alakası yok.. Filmin İmdb puanı: 7.6 olduğunu ve müziklerini Hans Zimmer yaptığını söylemekte fayda var.. Terrence Malick elinen çıkan bu psikolojik yönü ağır basan savaş filmini siz sinemaseverlere tavsiye ederim.. 8.6 Şu anda kendini yok etmeye çalışan bir dünyada yaşıyoruz.. Böyle bir durumda sadece gözlerini kapatıp görmezden gelirsin.. Kendini korursun.. Aşk acaba nerden geliyor? Bizim içimizdeki bu ateşi kim yaktı? Hiçbir savaş onu söndüremez, onu ele geçiremez.Ben bir mahkumdun sen beni serbest bıraktın?
Sanki bütün Hollywood'u askere almışlar. Sean Penn,James Caviezel,Nick Nolte,Ben Chaplin,John Cusack,Adrien Brody,Woody Harrelson,Jared Leto,John Travolta ve George Clooney.. Bütün bu muhteşem kadroya rağmen film bende büyük bir etki bırakmadı.Karakterlerin bazıları çok zayıf ve birbirleri ile olan ilişkileri yeterince anlatılmamış,bunun yerine roman uyarlamalarının çoğunda olduğu gibi dış ses monologları kullanılmış.Bu durumda filmin etki alanını daraltmış ve yoğunluğunu azaltmış. Sonuç olarak birilerinin çok övdüğü bir yemeği yedikten sonraki o kadar da güzel değilmiş tadı veren bir film..
Görsellik açısından mükemmel ... Gerçekçi bir yapım ... Savaşa karşıt filmler listesinde 1 numara ... 10 üzerinden 10 puan ...Askerlerdeki korku gözlerinden okunuyor. Askerlerin acı çekme sahneleri iyi yansıtılmış.Askerler birer savaş makinesi olmaktan çıkıp, hayatı,geçmişlerini, yaptıklarını sorguluyorlar.Yüzbaşı Stratos ve Er Witt, bir insanda olması gereken karaktere ve özelliklere sahip ...Filmden alıntı olan aşağıdaki sorulara tüm insanlığın samimi yanıtlar vermesi gerekiyor: Bu büyük kötülük acaba nereden geliyor? Bu dünyanın içine nasıl girmiş? Hangi kökten hangi tohumdan büyümüş? Bunu kim yapıyor? Bizi kim öldürüyor? Kim ışığımızı ve hayatımızı çalıyor? Kim bizim de düşebileceğimiz durumu görüp bizimle alay ediyor? Bizim yok olmamız dünyanın çıkarına mı? Çimenlerin büyüyüp güneşin parlamasına bir katkısı var mı? Bu karanlık senin içinde de var mı? Duyduğumuz ve gördüğümüz herşey yalan mı?
Bir belgesel tadında açılıyor Thin Red Line.Witt’in deyimiyle ’’bu dünyanın dışında başka bir dünya’’ya Malick’in kamerasıyla; lakin daha ilk karelerde başlıyor sonu gelmeyen sorular.Bu sorular doğanın eşsiz güzelliğiyle bir şiir tadında nüfuz ediyor tüm vücudumuzda.Hans Zimmer da bu yolculukta bize eşlik edecek, bir an olsun elimizi bırakmayacaktır eşsiz müzikleriyle.10.dk’dan sonra bambaşka bir dünyaya yolculuk ediyoruz.Aslında dünya yine aynı dünyadır.Doğa yine eşsiz güzelliğiyle göz kamaştırmaktadır.Ne var ki b güzellikler pek de uzun sürmeyecektir.Film sürekli karakter atlamakta, başrol değitirmekte, hayata farklı gözlerden bakıp; hayatı farklı şekillerde sorgulamaktadır.Witt’in umut ışığı, welsh’in umutsuzluğu, Tell’in hırsı,Bell’in sevdası...En çok da Witt’in umudu ve Welsh’in umutsuzluğu ana eksenini oluşturmakta.Bu ikili filmin belirli aralıklarında tartışmakta; bir sonraki tartışmalarında ’’peki şimdi noldu?’’ sorununa aldığımız yanıt koca bir ’’hiç’’tir!Bütün karakterlerin tek ve yegane özellikleri ise ’’savaş korkusu’’dur.Peki savaş her iki tarafa da ’’korku’’ saçıyorsa karlı çıkan taraf kimdir’Bu soruya Witt de cevap arıyor.Belki son karede Witt’in bakışlarında gizliydi bu sorunun cevabı.’’Kim bizim de düşüceğimiz bu durma bakıp bizimle alay ediyor?’’Bu savaşın galibi kimdir?...Buraya kadar olanları belki daha önce görmüştük.Peki tüm bu olup bitenlerden doğanın suçu nedir'Malick, tüm film boyunca kamerasını sık sık doğaya çeviriyor; her ne kadar savaşın ortasındaki yaralı kuşla yürek burksa da , su ile huzur veriyor.Tıpkı savaşın ortasındaki bir askerin ölüm anında, yaprakların arasından gelen güneş ışığıyla huzur bulması gibi.Filmin kalabalık eşsiz oyuncu kadrosundan biri de doğanın ta kendisidir.Örneğin su, bir çeşit günahlardan arınma ilacıdır.Tıpkı Ki-Duk’ın ’’Samaritan Girl’ünde günahkar olduğunu düşünenlerin duşun altında öylece oturup ağlaması gibi, japonların köyünü darmadağın edip yaktıktan sonra bir askerin ölmek üzere olan japonlardan birine havada uçuşan akbabaları göstererek ’’şunlara bak...seni diri diri yiyecekler’’ dedikten sonra yağmurlu bir günde o japonu ve kendisine haykırdığı anlamsız-ona göre anlamsız-sözcükleri hatırlar ve yağmurun altnda boğulurcasına ağlamaya başlar.Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.Kocaman bitkiler, çimenler, ağaçlar, güneş ışığı, kuşlar, maymunlar, gün ışığı, pencerenin perdesini havalandıran rüzgar ve hiçbir zaman sona ermesini istemeyeceğiniz sahnelerle örülü Thin Red Line, Malick’in mükemmelliyetçiliğiyle örgülü kusursuz bir destan; yıllarca etkisini yitirmeyecek, hatta etkisi artacak kusursuz bir Başyapıttır...
böyle müthiş bir oyuncu kadrosu,terrence mallick gibi bir yönetmenle birleşince ortaya böyle bir başyapıt çıkmış.ben çok beğendim savaşın anlamsızlığını,aksiyon ile birlikte güzel bir şekilde anlatmış.çok fazla söze gerek olmadığını düşünüyor ve herkese tavsiye ediyorum.9/10
Savaşın ne kadar berbat bir şey olduğu aktarıldığı için filmin dram yönü ağır basıyor. Bu da, savaş filmi izlemek için ekran başına oturan izleyiciyi sıkabiliyor. Gereksiz yere uzatılmış sahneleri olmasa gayet iyi bir yapım olabilirdi.
Savaş karşıtı filmler arasına girer ama çok sıradan bir film.oyuncular iyi ancak karakterler filme hiçbir katkı sağlamıyor...Sahnelerde çatışmadan başka birşey yok,gayet basit bir savaş filmi.4/10İzlemenize gerek yoktur kanımca.
bazı filmler vardır gereğinden fazla ilgi ve alaka görürler.bir de bazı filmler vardır kıymetleri ya hiç bilinmez yada daha sonradan anlaşılır.ince kırmızı hattı ilk izlediğimde bende bu izlenimi vermişti.yani kıymetini anlamamıştım.ama şimdi defalarca izlesem bıkmayacağım favori filmlerin bir tanesi.yönetmenin çok fazla ünlü oyuncuyla çalışması ve filmin şiirsel bir dille olması kalitesini artırıyordu. askerlerin ruh halini bundan daha iyi anlatan bir film var mı?kimse bunun aksini bana iddaa etmesin.10/10
Diğer savaş filmlerine nazaran.. daha farklı anlatılmış olan bir film.. belki diğerleri kadar.. aşırı yüklü bi tempoda gitmiyor ama.. anlatılanlar ve gösterilenler güzel.. bence izleyin:)
İzleyebilecek en iyi 10 savaş-dram türünden filmler içine alınabilecek bir film. Dün gece saat 03 e kadar izledim. tek kelime ile harika bir yapım. Mümkünse dublajından kaçının altyazı ile farklı bir tad alınıyor.
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.