Bu Hali ile Yeterli mi?
Yazar: Ali ErcivanKendisini bilenler, Özer Kızıltan'ın yıllardır sinema filmini yapmasını bekliyorlardı. İşte o film geldi. Toronto'da ödül aldı. Antalya'da çok konuşuldu. Fragmanı heyecan yarattı. Tarikatlarla ilgili olduğu için, toplumumuzun farklı kesimleri tarafından merakla bekleniyordu. Takva şimdi de vizyonda.
Aile evinde tek başına yaşayan, sessiz, koyu dindar, eline kadın eli muhtemelen değmemiş, düzenli olarak mahallesindeki camide zikir törenlerine katılan Muharrem, filmin ana karakteri. Tabelaya göre araştırma vakfı olan tarikatın şeyhi, mülklerinin kiralarını toplamak ve diğer mali işlerle ilgilenmek görevini ona veriyor. Kendisine tahsis edilen takım elbiselerle, cep telefonu ve dizüstü bilgisayarıyla, özel şoförlü arabayla, özellikle onunla iş yapmak isteyen insanlarla etrafı çevrilen Muharrem, yavaş yavaş değişmeye, yozlaşmaya, kontrolünü kaybetmeye başlıyor. Bu arada, hakkında cinsel fanteziler kurduğu kadını da rüyalarından çıkaramıyor.
Erkan Can tarafından başarıyla canlandırılan Muharrem karakterinin geçirdiği değişimi ele alan Takva, toplumumuz için çok nazik bir konuya nihayet el atmasıyla önemli bir noktada duruyor. Fakat, ne kimilerinin kızmaya hazır olduğu kadar eleştirel bir tutumu var ne de çoğu entelektüelimizi memnun edecek kadar saldırgan. Zikir alemlerini izlerken, böyle insanların bu ülkede gerçekten yaşıyor olmasına öfkelenecek insanlar tanıyorum ama filmin kendisi aslında bu öfkeyi paylaşır gözükmüyor. Kendini dindar addeden kimi insan ve/veya kurumların ikiyüzlü olabildiklerine vurgu yapıyor tabii ya da sistemli bir şekilde yayıldıklarına, güçlendiklerine. Ama başta şeyh olmak üzere bu karakterlere belli bir hürmetle yaklaşıyor. Meray Ülgen'in müthiş bir perde hakimiyetiyle etkileyici kıldığı şeyh karakteri, izleyicide ancak saygı uyandıracak biçimde çiziliyor. Şimdi, kabul etmeliyiz ki buna kızacak da pek çok kişi var, bundan memnun olacak da.
Böyle orta yolcu, etliye sütlüye yeterince karışmayan bir tavrın bu filmin ille de zayıflığı olarak görülmesi gerektiğini düşünmüyorum. Takva, bu sayede, dindar kesimler tarafından da izlenecek ve kendilerine yönelik rencide etmeden sunulan eleştiriler belki daha etkili olacaktır. En azından, filmin belli bir kesim tarafından reddedilip taşlanması durumunda yaşanabilecek türde bir çıkışsızlık olmayacak bu filmin akıbeti.
Ama toplumsal ve siyasal olarak taraf tutmaktan çekinen bu tavrın benzerini, filmin sinema dilinde de görmekten biraz sıkılıyorum. Zeki Demirkubuz, Nuri Bilge Ceylan gibi egoları perdeden taşan isimlere kıyasla Özer Kızıltan, bir yönetmen olarak kendini fazlaca geri tutuyor. Zikir sahneleri dışında bir yönetmen damgasının varlığını hissedebileceğiniz hemen hiçbir yer yok filmde. Bunun kağıt üstünde mütevazı, olgun bir sinema üslubu olduğunu düşünebiliriz. Ama bu durum Takva'nın düz, neredeyse dizi görselliği düzeyinde bir sinema dilinden ötesini sunamamasına sebep oluyor. Gece ışığının maviliği gibi yeterince estetize edilmediği sürece sırıtan, eski moda görüntü yönetimi seçimleri de buna ekleniyor.
Zaten senaryoda, Muharrem'in geçirdiği değişim sürecinin tam olarak yansıtılamaması ve özellikle finaldeki çöküşünün yetersiz kalması gibi problemler varken Kızıltan'ın yönetmen olarak kendini bu kadar geriye çekmesi ve kimi ucuz görsel efektlerle ruh hali tasviri yaratmaya çalışması filmin etkisini zayıflatıyor.
Son bir itirazım da, bu filmin yapım şirketi olan Yeni Sinemacılar'ın işlerinde ortak bir özellik olarak kendini belli eden kadın sunumları konusunda. Takva'da da tek bir kadın karakter var ve Muharrem'in rüyalarındaki cinsel ilişki sahneleri dışında çok az varlık gösteriyor. Ortak paydaları senarist ve yapımcı Önder Çakar olan Gemide, Laleli'de Bir Azize ve Takva filmlerindeki, sorunlu erkeklerin cinsel tatmin objeleri olmaktan öteye pek gidemeyen (Daha başka temsil edildikleri iddia edilebilir mi?) kadın sunumlarının problemli doğasına değinmeden geçmek istemedim.
Üstüne gitmemin sebebi bu filmi önemsiyor olmam. Kur'an-ı Kerim'den bir ayetle başlayıp Nazım Hikmet'in bir şiirinden alıntıyla sona eren Takva, öyküsünü pekala anlatan, yılın kalburüstü Türk filmlerinden biri. Ama zayıflıklarını dile getirmenin gerekliliğine inanıyorum. Birçok açıdan şu halinden daha fazlası olması gerekirmiş. Daha çok şey söylemesi, daha cesur olması ve daha güçlü sinemasal nitelikler sunması... Yine de Özer Kızıltan'ın sinemaya adımını atmış olmasından dolayı memnunuz.