Hesabım
    Tanrının Kitabi
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Tanrının Kitabi

    Tanrının Kitabı

    Yazar: Murat Tolga Şen

    Deyim yerindeyse post apokaliptiğe nur yağdı. Daybreakers, The Road gibi örnekleri bizde henüz gösterilmemiş olsa da bu temaya sahip filmler peşpeşe geliyor. Dışarıdaki gösterim takvimine göre kıyamet temalı filmlerin sonuncusu olan Hughes kardeşler filmi Book of Eli / Tanrının Kitabı, post apokaliptik iklime taşınmış Western temalarına ve klişelerine sahip bir avantür.

    Hikâye, dünyayı bir cehenneme çeviren ve geride pek fazla yaşayan bırakmayan son savaştan 30 yıl sonra başlıyor ve isimsiz bir adamın kutsanmış yolculuğunu ve bu yolculuk sırasında taşıdığı emaneti ele geçirerek güçlenmek isteyen bir zorbanın yarattığı terörü anlatıyor. Bir neo peygamber olarak tanımlanan kahramanız ise İsa'dan farklı olarak, zalimlere karşı diğer yanağını uzatmaktansa dokunan eli koparmakta usta bir savaşçıdır.

    Book of Eli özgün bir hikâyeye sahip değil. Mad Max ve Waterworld'den aşina olduğumuz dünya yaratımına olduğu gibi sahip çıkan film, başlarda izlediğimiz bir sahnesinde Mad Max 2: The Road Warrior'dan direk bir alıntı bile yapıyor. Henüz ülkemizde gösterilmemiş The Road'dan özellikle yamyamlık gibi pek çok öğeyi kendi yapısına taşıyan filmin bu etkileyici seti kurmakta ki derdi ise bambaşka.

    Fragmanlarında da gördüğümüz üzere Book of Eli oldukça stilize bir şekilde çekilmiş ve kurgulanmış birkaç aksiyon sahnesine sahip. Başarıyla kotarılmış bu sahnelerden etkilenmemek elde değil ama bunlar da Zatoichi ya da Bad Boys 2 gibi işlerden fazlaca esinlenerek yaratılmış anlar. Burada ki "esinlenme" tespitinin epey insaflı olduğunu da belirteyim. Fakat bu aksiyon temposunun filmin genel anlatımına çok uygun olmadığını, bir sürü haddinden fazla uzun ve ölü an barındırması yüzünden filmin gücünü epey yitirdiğini düşünüyorum. Aslında seyirci razı olsa bu kadarını göstermekten bile imtina edebilecek bir yapımla karşı karşıyayız çünkü bütün bu parlak ve gürültülü anlar aslında bir yem.

    2006 yapımı Facing the Giants'dan beri perdede bu kadar kör parmağım gözüne yapılan bir din propagandası izlememiştim. Başlarda pek de renk vermeyen filmin bir andan itibaren giderek yükselen ve naifleşen söylemleri, sürekli kafamıza kaktığı İncil pasajları, benim gibi Mad Max tadında lezzetli bir post apokaliptik izleyeceğini sanan herkesi hayal kırıklığına uğratacaktır.

    Oyunculara gelirsek; Gary Oldman her zamanki gibi rahat ve iyi oynuyor. Denzel Washington da rolü için biçilmiş bir kaftan ve üst seviyede inandırıcı bir karizma ile filmi götürüyor ama hakkında çıkan, "Müslüman oldu." söylentilerinden sonra büründüğü bu rol ile bir cevap verme ihtiyacında olduğu hissediliyor. Eğer öyleyse bir filmle basın açıklaması yapmak epey ilginç bir durum.

    Hollywood yapımlarında alışık olduğumuz üzere filmin doğru lafını yine kötü adam Gary Oldman ediyor: "Tanrının adını anarak onun yarattıklarını yok ettiler. Bu kadar büyük bir savaşı başlatan bir kitaba sahip olduğumuzda bir kasabadan çok daha fazlasını yönetebiliriz. İnsanlar kitapta yazan her şeye inanır!"

    Mad Max dünyasına girmiş meczup bir Zatoichi macerası izlemek istiyorsanız ve Müslüman mahallesinde salyangoz satılmasına itirazınız yoksa etkileyici görselliği ve bazı aksiyon sekansları sebebiyle Book of Eli'den keyif alabilirsiniz. Fakat niyeti başka olan bu filmi, benim gibi uzun ve gereksiz bir vaaz gibi görüp Eli'nin kitabını bir daha açmamak üzere kapayabilirsiniz de. Seçim sizin. Ayrıca Nükleer savaştan 30 yıl sonra mükemmel bir şekilde çalışan iPod gibi fantastik ve reklam amaçlı unsurlarda Hollywood sinemacılarının sinekten yağ çıkarma çabalarının ilginç bir örneği olarak görülebilir.

    Not: Kritiğini yaptığım filmleri seyircili gösterimde izlemeyi ve onların tepkilerini de ölçmeyi tercih ediyorum. Vizyonun ilk gününün, ilk gösteriminde, FilmArt Prodüksiyon'un işletmesini yaptığı Kocaeli Dolphin sinemalarının 5. salonuna da bu şekilde girdim. Filmin başlamasına 1 dakika kala yanıma gelen görevlinin, "Film gelmedi. Başka filme girin." uyarısı Türkiye'de sinema işletmeciliğinin içinde olduğu acizliği bir kez daha anlamama sebep oldu. Özellikle bu filmi izlemeye gelmiş pek çok insan üzgün bir şekilde salondan çıkmak zorunda kaldı. Giderek azalan "Bilet alan" sinema seyircisinin bu şartlar altında Korsana daha ne kadar hayır diyeceğini, bu işletmelere bir kez daha sormak gerek.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top