Dürüst ve direkt hiciv!
Yazar: Oktay Ege KozakUzun zamandır kişisel olarak bir filmin ana kahramanlarından bu kadar nefret etmemiştim. Martin Scorsese’nin yeni gangster filmi Para Avcısı’nın bir sahnesinde karakterlerden biri jambon yerken neredeyse boğuluyor ve jambonun tarafını tutmaktan alamıyor kendini insan.
Para Avcısı belki de resmi olmayan bir üçlemenin gayri meşru son çocuğu olarak Sıkı Dostlar ve Casino ile karşılaştırılmayı hak ediyor. Tabii ki film Scorsese’nin bu şaheserleri aracılığıyla bildiğimiz organize suç dünyasını takip etmiyor. Fakat Ronald Reagan’ın başkanlığı sırasında yarattığı ‘Reaganomics’ bazlı olup, 80’li yıllardan beri Wall Street’in Amerika’lıların cebinden en büyük mafya organizasyonunun bile çalabileceğinin yüzlerce katını tırtıkladığı günümüzde, açgözlülüğü dinleri ilan eden bankerlerin ve broker’ların günümüz pop-kültürünün gangsterleri olarak gösterilmesine şaşırmamak lazım.
Yuppie kültürünün yükseldiği son otuz yıl boyunca bir sürü film kapitalist bir finansal sistemde kontrolsüz büyüyen açgözlülüğün sonuçları hakkında kendi duygusal yaklaşımlarını sundu. Öfke (Kapitalizm: Bir Aşk Hikayesi), hor görme (Inside Job), ahlaki didaktizm (Wall Street) ve hatta gıpta (Boiler Room) gibi... Scorsese’nin yaklaşımı, gösterdiği enerji bakımından diğer örneklerin ötesinde bir yer ediniyor çünkü tematik olarak acıma ve nefret arasında gidip geliyor. Para Avcısı, Scorsese’nin ruhsallık yüklü filmleri The Last Temptation of Christ ve Kundun kadar tutkulu neredeyse, fakat o filmlerin aksine karakterlerine sevgi değil, nefret ile bakıyor.
İlginçtir ki hedonistik, uyuşturucu, alkol, seks ve en önemlisi para bağımlısı milyoner broker Jordan Belfort (Leonardo DiCaprio) dördüncü duvarı kırarak parası, seksi eşi ve pahalı evi hakkında bize ne kadar övünse ona o kadar daha az gıpta ettim.
Bence bunun sebebi, Scorsese ve DiCaprio’nun, karakteri sonuna kadar hor görmesinden kaynaklanıyor. Belfort, insan giysileri giyen bir parazit, savunulası hiç bir özelliği olmayan bir karikatüre dönüşüyor. Genelde bu tür bir eleştiri derinlikten yoksun yazarlığı ve düşüncesiz bir yönetimi ima eder fakat bu seferlik Belfort gibi bir karakter bu muameleyi hak ediyor. Bu yürüyen ve nefes alan çöp kutusunu insanlaştırmak zorlama gibi gelecektir ve Scorsese bu gerçeğin farkında.
Scorsese, klasik gangster karakterler ne kadar vahşice davransalar da onları insanlaştırmanın bir yolunu her zaman buluyordu. Çünkü ne kadar aşağılık olursa olsunlar kendi yarattıkları belli bir ahlaki kanuna bağlılardı. Jordan Belfort için ise ahlak ve saygı yabancı kelimeler. O sadece para harcayan, fahişelerle yatan ve sünger gibi uyuşturucu çeken bir hırs makinesi.
Filmin başında 1987’nin küçük finansal krizi sırasında broker’lik işini kaybeden Belfort, ‘kuruş stokları’ aracılığıyla işçi sınıfı vatandaşlardan yasal olarak para çalmanın bir yolunu bulur. Dolandırıcılık (pardon, broker’lik) ticareti geliştikçe Belfort, aralarında sırf yatmak istediği için kuzeniyle evlenen Donnie Azoff’un (Jonah Hill) da bulunduğu dejenere arkadaşlarını işe alır. Tabii ki bu takım, ne yapacaklarını şaşıracak kadar para kazanır. Bu noktadan sonra üç saat süren, mükemmel bir tempoya sahip, çoğu zaman rahatsız edici derecede komik ve her an hayret ettiren bir kendini beğenmişlik tribine katılıyoruz.
Bu yolculuk boyunca Scorsese hiç bir zaman Belfort’a şefkat duymamızı istemiyor, ona gülmemizi istiyor, onunla birlikte gülmemizi değil. Belfort’u insanlaştırıyor gibi gösteren kısa bir sahnede bile işçilerinden birine yardım ettiğini anlattığı hikayenin kendini beğenmişlikten kaynaklandığını görüyoruz. The Great Gastby’deki yüzeysel zengin adam performansından sonra Leonardo DiCaprio A-sınıfı bir yıldız için cesur bir performans sunuyor ve karakterde oluşabilecek en küçük saygınlığı bile lime lime ediyor. Jonah Hill dahil bütün performanslar müthiş.
İlk bakışta Para Avcısı, Wall Street yaşam biçimini bu kadar aşırı bir bakışla aktardığı için hiciv türüne oturuyor gibi. Fakat hicivde genelde bir özne abartılarak o öznenin negatif tarafları gösterilir. Wall Street dünyası hakkında bildiklerimizi göz önüne alırsak filmin en absürd konu elementleri bile dürüst ve direkt geliyor. Korkak Wall Street: Money Never Sleeps’in aksine Para Avcısı bu dünyayı şirinleştirmeden, olduğu gibi sunuyor.
Para Avcısı, ana karakterin sapkınlıklarını filtresiz aktaran, seyirciye zorla mesaj yedirmekten kaçınan bir film. Bu yüzden gösterdiği yaşam stilini onayladığını savunanlar da var. Kanımca ahlakınız ve öncelikleriniz neyse Jordan Belfort’a o gözlerle bakacaksınız. Filmi kapatan uzun plan bile bu konuda iki saatlik filmlerin kuramadığı tezi beş saniyede yaratıyor. İzlenesi…