Fantastik bir çocuk filmi havasında!
Yazar: Banu BozdemirDC ve Marvel arasındaki farkları burada tekrar etmenin gereği yok, sadece bahsetmek istediğim şeylerden birisi gerçekçilik ve tanrısallık. Bilindiği gibi Marvel karakterlerinde gerçekçilik ararken, DC daha fazla efsanevi karakterler peşinde. Ve filmlerin geçtiği mekanlarda ona göre şekilleniyor. DC daha katmanlı hayali mekanları kullanırken, Marvel daha belirgin ve gerçekçi mekanların peşinde. Shazam, bu kısa tanımlamaya göre tam bir DC filmi. Hem gücünü efsanevi kralların adlarının baş harfinden alıyor hem de kapılar sayesinde geçiş yaparak gücün ortaya çıktığı ve bir nevi saklandığı büyülü, sığınak alemine geçebiliyor. Süleyman’ın bilgeliği, Herkül’ün gücü, Atlas’ın dayanıklılığı, Zeus’un görkemi, Aşil’in cesareti ve Merkür’ün hızına sahip olan kahramanımız, baş harflerin birleşimiyle S.H.A.Z.A.M olarak sahnede adını alıyor. Menşei ise 1939’lara kadar dayanıyor (Clarence Charles Beck ve Bill Parker’ın ellerinden çıkma) ve en önemli özelliği de yetim, kimsesiz bir çocuğun içinden süper kahraman olarak çıkması. İkisi arasındaki dengesizlik bazıları için rahatsız edici olabilir, çünkü süper kahramana dönüşse de içindeki çocuk bilinci nedeniyle bir ergen gibi davranabiliyor. Özellikle de güçlerini keşfederken! O anlamda daha çok fantastik yanları ağır basan bir çocuk filmi gibi duruyor ama kendisini sevdirmeyi ve keyifle izletmeyi de başarıyor.
Süper kahraman hikayeleri üç aşağı beş yukarı benzer temalarda karşımıza geliyor, kahramanlarımız sıradan olsa da, birçok insan için umut ve özendirici olmayı başarıyor. Billy Batson çocuk bedeniyle süper kahraman kimliği arasındaki geçişi Shazam diye bağırarak yapabiliyor, bu da ona tehlike anında büyük bir kolaylık sağlıyor. Kendisini keşfederken çoğu zaman içindeki çocuğun geri çekilme duygusuyla hareket ediyor, tehlike anında bir çocuk olarak olay mahallinden uzaklaşabiliyor. Ya da işin eğlencesinden yaklaşmakta olan tehlikenin farkına varmakta zorlanıyor. Tıpkı Dr. Thaddeus Sivana’yla olan zamansız karşılaşması gibi. O bölümlerin biraz uzatılmış olduğunu söylemek mümkün ama nedense bazen bitmeyen bir güç savaşı yaşanabiliyor bu durumlarda!
Filmin dikkat çekmek istediği şeylerden birisi de aile kavramı. Film, iki tane kavram üzerinden bunu anlatıyor. İlki, filmin başında yaşanan, babası ve ağabeyi tarafından sürekli tartaklanan doktor Sivana’nın çocukluğu. Büyüdüğünde, bu aşağılama ve tartaklamanın verdiği ağır sonuçları hep beraber izliyoruz. Diğeri de Billy Batson ve annesi arasında yaşanan kopuş. Hayatını annesini aramaya adayan Batson’ın yaşadığı hayal kırıklığı. Filmin o kısmında benim de memnuniyetsizliğim var. Her ne kadar gerçekçi olsa da eğreti duran bir kısım olmuş, belki devam filminde o bölüme bir çare bulunabilir. Shazam’ın önermesi, kendini ait hissettiğin, senin iyiliğin için çabalayan insanlarla aile olman için kan bağının olmasına gerek yok oluyor ki; özellikle süper kahramanlığın dağılımı meselesinde bu bağ iyi bir tamamlayıcı olmuş.
DC’nin nispeten karanlık ve ayakları yere basan konularına alışanlar biraz surat asabilir, memnuniyetsiz kalabilir. Çünkü dediğim gibi karşımızda çocuksu, eğlenceli bir film var. Zaten Shazam biraz da bu değil mi, eğlencesini peşinden sürükleyen, koca bedenli, kaslı, yakışıklı ve karizmadan yoksun bir çocuk aklı değil mi? Hal böyle olunca biraz işin eğlencesine kaptırmak herkese iyi gelecektir diye düşünüyorum.
Billy Batson’a hayat veren iki oyuncu da gayet iyi. Asher Angel ve özellikle de çizgi romanla bir hayli özdeş Zachary Levi çok yerinde bir tercih olmuş. O çocuksu saflığı, neşe ve eğlenceyi mimikleriyle gayet iyi sunmuş Levi. Beyaz pelerini, şaşkınlığı, arkadaşları, keşifleri ve kendi içinde yaşadığı kaygı ve şaşkınlıklarla birlikte Shazam, kendisi olmanın tadını bir hayli çıkarıyor, bize de o şansı tanıyor. Yani buyrun eğlenceye!
twitter.com/banubozdemir