Genç Victoria - Beyazperde.com eleştirisi : Genç Victoria

Sinema, tarihi yeniden yazabilecek ve bazı insanları bu yazdıklarına inandırabilecek bir araç. İngiltere tarihi hakkında çok fikir sahibi değilseniz, Genç Victoria (The Young Victoria) adlı filmi izleyip pekala Kraliçe Victoria’ya romantik bir kahraman gözüyle bakabilirsiniz. Halbuki kendisinin aşırı derecede tutucu ve katı bir lider olduğunu biliyoruz. Ama söz konusu filmde, İngilizlerin görkemli bir vitrin ve acıklı bir aşk hikayesiyle idealize ettiği nice tarihi kahramandan birine dönüşüyor.

Geçtiğimiz aylarda kostüm dalında Oscar kazanan Genç Victoria, özellikle yaratıcı ekibindeki bazı isimlerle dikkat çekiyor. Bunlardan en şaşırtıcı olanı, yapımcı koltuğundaki Martin Scorsese şüphesiz. Kendisi de zamanında Masumiyet Çağı (The Age of Innocence) gibi etkileyici bir kostüme aşk filmine imza atmış olan Scorsese’nin projeye katkısının boyutunu kestirmek zor. Senarist ve yönetmenin imzaları bu anlamda daha belirgin.

Senaryo koltuğunda, Oscar kazandığı Gosford Park’ın başarılı senaryosuyla tanıdığımız Julian Fellowes var. Yine bol karakterli ve entrikalı bir yapıyı, filmin önemli bir kısmında başarıyla yürütüyor senaryosu. Ancak Victoria’nın Prens Albert ile evliliği sonrasında, filmin aynı derecede sıkı bir olay örgüsünü sürdüremediği ve bazı süreçleri işleyemediği görülüyor. Dolayısıyla, zayıf ve eksik bir final bloğuyla tamamlanıyor film.

Filmin niyeti, genç Victoria üzerinde hakimiyet kurarak İngiltere’nin kontrolünü de ele almayı uman politikacıların ve onlara karşı kendini en güçlü şekilde konumlandırmaya çalışan kraliçenin öyküsünden daha fazlasını anlatmak. Aynı zamanda, genç bir kızın büyüme öyküsünü izliyoruz perdede. Bu açıdan bakıldığında, daha farklı bir büyüme hikayesi anlatan C.R.A.Z.Y. adlı filmiyle tanıdığımız Jean-Marc Vallée’nin yönetmen olarak tercih edilmesi boşuna değil herhalde.

Vallée, bahsettiğim diğer filmindeki gibi, stilize bir iş çıkarmak konusunda oldukça başarılı. Hatta kimi anlarda, bu tür bir kostüme filmden filmden beklemeyeceğiniz ufak sinemasal oyunlar bile yapıyor. Ayrıca, Genç Victoria’yı bir kraliyet öyküsünün hakkını veren bir görkem ve zerafetle çekmiş. Oyuncuları kullanmakta da gayet başarılı. Son derece kontrollü ama nüanslarla dolu filmdeki tüm performanslar. Bunların başında da genç yıldız Emily Blunt geliyor.

Salt sinemasal açıdan baktığımızda, sonuna doğru zayıflayan ama yine de ustalıkla yazılmış, çekilmiş ve oynanmış bir film Genç Victoria. Dekor ve kostümlerin görkemi de bu tür filmlerden hoşlananları etkileyecektir. Kostümler biraz fazla dikkat çekecek kadar renkli ve gösterişli. Filme bir şeker dükkanı havası veriyorlar. Sırf bu yüzden, filmin ilgili kategoride kazandığı Oscar’ı çok eleştirenler olmuştu. Ama aslında bu tercihin bir sebebi var. Kocasının ölümünden sonra sadece siyah renkli kıyafetler giydiği bilinen Victoria’nın gençliğini anlatan filmin bu denli renkli kıyafetlerle süslü olması, kendi başına dramatik bir öğe aslında.

Bütün meziyetlerine rağmen, sinema sanatı açısından çok da önemi olmayan bu film, bize en azından filmleri salt sinemasal nitelikleriyle değerlendiremeyeceğimizi hatırlatıyor. Çünkü Victoria’nın yer yer despotluğa varan tutuculuğu ve hırsı, bu film tarafından neredeyse bütünüyle es geçilmiş. Bir ülkenin kendi tarihini süsleyip çarpıtarak, tüm dünyanın gözünde yeniden yazmaya yeltenmesine bir örnek, Genç Victoria. Bu oyuna da gelmeyelim.