Ailece gidilebilecek, kahkahalarla gülüp eğlenilebilecek, şeker gibi bir animasyon.
Yazar: Melis ZararsızYakın zamanda vizyona iki 3D animasyon film girmişti. Biri ParaNorman, biri de Frankenweenie. Stop-motion çekilmiş bu iki filmin biri renkli, diğeri siyah beyazdı ve filmlerin ortak noktaları sadece stop-motion 3D olmaları değildi bana sorarsanız. Herşeyden önce ikisi de animasyon olmalarına rağmen, çok da çocuk filmi değildiler, karanlık yanları boldu. Anlattıkları hikaye de benzeşiyordu; herkesten farklı, biraz asosyal bir çocuk var ve bu çocuğun özel yetenekleri var, bu farklılıklar sonucunda başına işler açılıyor ve etrafta gerçekten korkunç ve kötü canavarlar, yaratıklar, dev hayvanlar, hayaletler kol geziyor. Şahsen Paranorman'dan epey keyif almakla birlikte Tim Burton ismine rağmen Frankenweenie beni çok fazla heyecanlandırmadı, sanırım bu gotiklikten, depresiflikten biraz sıkılmışım.
Sony Pictures Animation, Fox Animation Studios, Pixar Animation Studios, Laika Entertainment, Walt Disney Animation Studios, Blue Sky gibi animasyon stüdyoları, teknolojik gelişmeler sonucu animasyon filmleri çok üstün bir yere taşıdılar. Hal böyle olmuşken, sadece çocuklara değil, büyüklere de hikayeler anlatalım fikri ise çok zekice idi, hala da öyle tabii... Vol.i (WALL·E), Rango, Mary ve Max (Mary and Max), Buz Devri (Ice Age), "büyüklere animasyon" konusunda en güzel örnekler...
Otel Transilvanya (Hotel Transylvania), bu saydığım filmler kadar büyüklere hitap eden bi animasyon film değil. Aslında filmde yer alan karakterler itibariyle elbette belirli bir bilgi birikimi istiyor ve küçük göndermeler yapıyor bazı eski film ve karakterlere... (Sonuçta Dracula, Macar prensinden esinlenerek yaratılmış bir karakter ve o tarihi karakterin efsaneleri üzerine çok eser yazıldı çizildi, Frankenstein keza 1800'lü yıllara ait bir roman kahramanı, Mumya bir sinema kahramanı, Görünmez Adam 30'lu yıllardan itibaren roman ve filmlere konu olmuş bir kahraman. Kurt Adam deseniz, 20'li yıllardan beri sinemada varolan bir karakter. ) Bu karakterlerin ortak özellikleri aslında korkutucu, acımasız canavarlar olmaları belki ama Hotel Transylvania'da biz onların dünyasından bakıyoruz herşeye. Canavarların "kendileri" oldukları bir alandayız, bu otel, onların insanlardan uzak durmaları için tasarlanmış bir korunma yeri bir nevi. Zira canavarlar, ancak insanlarla karşılaşınca canavarlaşmak zorunda kalıyorlar, kendilerini korumak için. Kendi dünyalarında gayet sevimliler, sevgi dolu, eğlenceli, neşeli, dost canlısı tipler onlar. Korkutucu yanları yok. Zaten filmin göze sokmadan vermeye çalıştığı mesaj tam da bu, aslında tüm canlılar sadece tehdit altındayken canavarlaşır, böyle durumlarda herkes kendini mağdur görür, karşı tarafa ise canavar der ama gerçek bu değildir. Irkçılık, ötekileştirme gibi durumlar tam da bundan dolayı ortaya çıkar.
Aşık olduğu karısı vampirlerden korkan insanlar tarafından öldürülen Kont Dracula, hem küçük kızını hem de canavar arkadaşlarını insanlardan korumak için güvenli bir bölge hazırlamış, o bölgede de bir otel yaptırmıştır. Küçük kızı o otel/şatodan dışarı adımını atmamıştır ama artık kızının 118'inci yaş günü gelmiştir ve bir ergen olan tatlı vampir kız Mavis, dış dünyayı merak etmekte, insanları ve bilmediği dünyaları keşfetmek istemektedir. Kontrol manyağı babası ise bunun gerçekleşmemesi için elinden geleni ardına koymaz ama ya misafir olarak oteline kızı yaşlarında bir insan gelirse? Ya kızı o insana aşık olursa? Daha fazla detay vermeyelim.
Başta da anlattığım gibi bol bol büyüklere hikayeler izledik bu ara, zekiyiz, göndermelerle doluyuz, korkuncuz, ciddiyiz diyen. Bu filmlerden sonra Hotel Transylvania'nın naifliği, renkli ve neşeli yapısı, hiç de azımsanamayacak espri anlayışı, ne yalan söyleyeyim, bana iyi geldi. Çoluk çocuk ailece gidilebilecek, kahkahalarla gülüp eğlenilebilecek, şeker gibi bir animasyon. Karakterlerin abartılı çizimleri de çok eğlenceli olmuş, şişman bir Mumya, ince ötesi bacaklı Dracula, filmi daha da komik kılmış.
Gelelim filmin dublajına. Herşeyden önce şunu belirtelim, film tüm Türkiye'de Türkçe dublajlı olarak gösterilecek. Orijinalinde baş karakterleri seslendiren Adam Sandler, Selena Gomez gibi isimleri duyamayacak, ingilizce esprileri kapamayacağız. Türkiye bildiğiniz gibi dublajda çok başarılı bir ülke. Çeviriler olsun, seslendirme sanatçıları olsun, gerçekten başarılıyız, özellikle Ice Age çevirileri doyumsuzdur mesela. Bu filmde de seslendirmeler çok başarılı, çeviri anlamında da keyifli espriler yerini bulmuş,hepiminiz bildiği ve çoğumuzun güldüğü güncel esprilerin bu tarz filmlere eklenmesine de hiç karşı değilim, örneğin bu filmde "oğlum bak git", "neyin kafası bu" gibi güncel esprilere rastlayacak, yerinde kullanıldığı için kanımca keyif de alacaksınız. Fakat dublajda bir türlü sindiremediğim ve makul bulmadığım bir durum vardı ki o da "şive komiği" yapmak. İnşaat işçisi bir canavarın doğu şivesiyle, büyük burunlu çizilmiş aşçı bir canavarın ise laz şivesiyle konuşması bana hiç mantıklı gelmedi. Şive komiği her zaman her yerde güldüren bir olaydır, dolayısıyla burada da o anlamda işe yarayacaktır belki ama bu film izleyiciyi güldürme anlamında böyle bir desteğe(!) ihtiyaç duyan bir film değil. Ayrıca o kadar sakil durmuş ki gerçekten! Böyle bir animasyonda bu şivelerin ne işi var demeden edemiyorsunuz. Bir Türk animasyon filminde böyle bir güldürüye yer verilebilir tercihen ama Hotel Transylvania'da gerçekten çok çok yadırgadım. Seyirci çekmek ve daha çok güldürmek için verilmiş bir kararsa da, yersiz buldum. Altyazı dublaj çevirmenliği okumuş ve yapmakta olan biri olarak, bu kararı kimin verdiğini de merak ettim açıkçası.
Çocuğunuzu, yeğeninizi, arkadaşınızı, sevgilinizi, eşinizi dostunuzu alın gidin izleyin eğlenin derim bu yağmurlu kış günlerinde...
http://about.me/meliszpirlanti