Körlük
Yazar: Ayşegül KesirliBrezilyalı yönetmen Fernando Meirelles, "Tanrıkent" ile ilk büyük çıkışını yaptığında hemen hemen her sinemaseverin aklını başından almıştı. Neredeyse yepyeni bir sinema anlayışının habercisi gibi karşılanan "Tanrıkent," yüzümüze bir tokat gibi çarpmış ve Meirelles'in bir sonraki çalışmasından beklentilerimizi kat kat artırmıştı.
"Tanrıkent"ten üç sene sonra karşımıza çıkan "Arka Bahçe," Meirelles'in popüler sinema anlayışını benimseme yolunda ilk adımı attığına işaret ediyordu. Yönetmenin ilk İngilizce filmi olan "Arka Bahçe," Ralph Fiennes ve Rachel Weisz gibi yıldız oyunculardan kurulu kadrosuyla, Hollywood camiasına göz kırpar nitelikteydi. Bu nedenle de sansasyonel konusuna ve izleyiciler üzerindeki harekete geçirici etkisine rağmen "Arka Bahçe," ister istemez Meirelles'in sıra dışı ve cesur tavrının az da olsa törpülendiğini hissettiriyordu.
Yönetmenin yeni filmi "Körlük" ise Julianne Moore, Mark Ruffalo, Danny Glover ve Gael Garcia Bernal gibi yıldız isimlerden kurulu görkemli oyuncu kadrosu ve kendisinden önce şöhretiyle sarhoş eden imajıyla kendi halinde bir yönetmenin daha Hollywood yolunda emin adımlarla ilerlediğini kanıtlıyor neredeyse. İşin garip yanı, Meirelles kendisine çizilen bu yolda hızla ilerlerken, her filminde eski sıra dışı ve girişimci tarzından bir parça daha kaybediyor. Meirelles'i etkisi altına alan popüler sinema rüyası, her adımda onu biraz daha 'normalleştirmeye' çalışarak, kalıpların dışına çıkmasına engel oluyor.
Portekizli yazar José Saramago'nun kitabından beyazperdeye uyarlanan "Körlük" aslında oldukça etkileyici bir film. Yer yer insanı heyecana, paniğe sürükleyen ve klostrofobik havası ile yarattığı duygu yoğunluğunu besleyen çalışma, son derece başarılı bir felaket filmi olarak adlandırılabilir. Fakat, ne yazık ki "Körlük," bünyesinde bir felaket filminden çok daha derin, felsefi ve düşünüdürücü malzemeler barındıran bir yapım. Bu nedenle de, anlatılan hikayenin esas ihtiyacı alt metninde yatan bu parlak ve vurucu malzemelerin gün ışığına çıkarılması. Dolayısıyla, ele aldığı öykülerin en derin ve sansasyonel yönlerini ortaya çıkarmaktan giderek vazgeçen Meirelles'in, "Körlük"ü filme alması belki de en başından yanlış bir karar.
Saramago'nun kitabı başlı başına görme duyusunu hedef alan bir çalışma; tam da bu sebepten dolayı sinemayı doğrudan ilgilendiren ve bir film uyarlamasının önüne yepyeni kapılar açan bir hikayeye sahip. Karakterlerin hemen hemen tamamının görme duyularını kaybettiği ve etrafta olup bitenleri sadece sinema izleyicilerinin görme imkanına sahip olduğu bir ortamda geçen "Körlük," gözetleme ve gözetlenme kavramları üzerinden Saramago'nun metnine bütünüyle bambaşka boyutlar katabilecek bir film. "Tanrıkent"ten tanıdığımız kadarıyla Meirelles'de de Saramago'nun kitabını sinema diline tercüme etmek için yeterince geniş bir hayal gücü ve dili ustalıkla kullanma becerisi mevcut.
Fakat "Körlük" nedenini anlayamadığımız bir şekilde, Meirelles'in elindeki hammaddenin kendisine sunduğu 'görsel' fırsatları bir türlü değerlendiremediği bir yapım. Bu nedenle de filmi, etkileyici bir felaket filmi olarak nitelendirmek kolay olsa da, iyi bir uyarlama olduğunu söylemek neredeyse imkansız. Yönetmenin metni akışına bırakan, üstünkörü tavrı, "Körlük"ün görsel potansiyelini yeterince ortaya çıkaramayıp, sözel bir anlatımın içine sıkışmasına sebep olmakta ve bu durum ister istemez Saramago'nun hikayesinin içini boşaltmakta.
Neyse ki, "Körlük"te, Meirelles'in özensiz performansını Julianne Moore ve Gael Garcia Bernal'in sürükleyici oyunculuklarının kamufle ettiğini söylemek mümkün. Kimsenin etrafta olan biteni görmediği bir dünyada, hem diğer karakterlerin gözü gibi hareket eden hem de ahlaki değerlerine sahip çıkmaya çalışan isimsiz kahraman rolünde Julianne Moore, oldukça sarsıcı bir performans sergiliyor. Moore'un da ötesinde, izleyenlerin kanını donduran bir performansla karşımıza çıkan Gael Garcia Bernal, neredeyse filmi sürükleyen tek çarpıcı öğe olarak Saramago'nun metninin vurgulamak istediği tüm satır arası mesajları kendi bedeninde topluyor. Meirelles'in uyurgezer performansına karşılık, son derece aktif, insanın aklını başından alan ve şiddete dayanma sınırlarını zorlayan bir oyunculuğa imza atan Bernal, tam anlamıyla en çocuksu yüz hatlarının altında bile nasıl bir şeytanın gizli olabileceğini gösteriyor.
Anlayacağınız "Körlük," çarpıcı ve geliştirilmeye son derece açık bir malzemenin, her geçen filminde Hollywood estetiğine bir adım daha yaklaşan bir yönetmenin elinde nasıl çarçur edildiğinin en güzel kanıtı. "Körlük," sıradan bir felaket filmi olarak izlendiğinde seyredenlerin sıkılmadan takip edebilecekleri, akıcı bir yapım. Ancak Meirelles'in çalışmasından sansasyonel söylemler, benzersiz bir görsel dil ve etkileyici bir sinema deneyimi bekliyorsanız hayal kırıklığına uğramaktan başka çareniz yok.