Hesabım
    Patrondan Kurtulma Sanatı
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Patrondan Kurtulma Sanatı
    Yazar: Oktay Ege Kozak

    Tam zamanlı devam ettiğim işim hakkında küçük şikayetleri bile kesmem lazım. Patrondan Kurtulma Sanatı (Horrible Bosses)'nın bana gösterdiğine göre, çok daha kötüsü de olabilirmiş. Her gün görüp de, "Niye halen Cuma değil?" diye beraber matem tuttuğumuz şirin patronuma yatıp kalkıp dua edeceğim bundan böyle.

    Patrondan Kurtulma Sanatı, aslında gayet basit bir fomüle sahip. 1980 yapımı, üç kadının tacizci patronlarından intikam almalarını anlatan 9'dan 5'e (Nine to Five) filmini alıyor, üç kadın yerine üç erkeğe çeviriyor, patronların sayısını üçe çıkarıyor ve bol bol Apatow stili belden aşağı espri pompalıyor.

    Patrondan Kurtulma Sanatı, "Man-Child" adı verilen yani çocuklukta tıkılı kalan yetişkin erkeklerin, karmaşık dünyamızda ayakta kalmaya çabalamalarının komik sonuçlarını inceleyen Judd Apatow ekolünün bayat karbon kopyası değil. Filmi bu ikilemeye düşürmekten kurtaran en önemli etken, bahsi geçen adamların enerjik performanslarında ve yaratıcı diyaloglarında saklı.

    Tacizci, sadist ve aşağılık patronlarından çektikleri işkenceden kurtulmak için onları öldürmekte karar kılan aciz ve bahtsız Nick (Jason Bateman), Dale (Charlie Day) ve Kurt (Jason Sudeikis), kiralık katil bulma çabaları meyve vermeyince Alfred Hitchcock'un şaheseri Trendeki Yabancı (Strangers on a Train)'yı örnek alarak birbirlerinin patronlarını öldürmeye karar verirler. Fakat cinayet işlemek pimpirikli karakterlerimiz için tahmin ettiklerinden daha zordur.

    Filmin geyik üçlüsünde Felekten Bir Gece (The Hangover)'nin Zach Galifianakis'i derecesinde bir buluş yok. Fakat yine de gayet güçlü komedi performansları var.

    Jason Bateman, 2000'li yılların en komik dizisi Arrested Development'tan beri oturttuğu "düz adam" tiplemesini yine başarıyla tekrarlıyor. Saturday Night Live'dan tanınan Jason Sudeikis, Açık Çek (Hall Pass) ile geliştirdiği orta yaşlı çapkın erkek karakterini biraz daha yoğurmak için yeterince fırsat buluyor.

    It's Always Sunny in Philadelphia'dan bilinen Charlie Day ise manik ve paranoyak Dale rolüne getirdiği enerji ile dizide olduğu gibi burada da ön plana geçiyor. Dale'in yanlışlıkla bir avuç dolusu kokaini içine çektikten sonraki hali bile bilet parasına değer.

    Sıra patronlara geldiğinde ise kadroda yok yok. Kevin Spacey, Swimming with Sharks'daki sadist stüdyo patronunu iş dünyasına taşıyor. Colin Farrell'ın muazzam "combover"saç stili ve (belki biraz fazla) gerçekçi kokain bağımlısı patron rolünde bayağı eğlendiği ortada. Keşke daha geniş bir role sahip olsaydı.

    Sıra Dale'i yatağa atmaya ant içmiş nemfomanyak dişçi rolünde Jennifer Aniston'a gelince, kadınlar kusura bakmasın ama bence Aniston bu rol için fazla seksi. Bu yüzden her ne kadar nişanlı olduğu için Aniston'un karakteri ile yatmamaya uğraşsa da, Dale'in problemlerine fazla sempati duymamız zor, en azından erkek seyirci olarak.

    Farkındayım, bu role Aniston'un seçilmesinin "Amerika'nın komşu kızına bak neler söyletiyoruz" tarzı bir şok elementi var. Ama filmi izlerken gözlerinizi kapatın ve aynı şok edici repliklerin Kathy Bates'ten veya Helen Mirren'dan geldiğini hayal edin, daha çok gülmez misiniz?

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top