Hesabım
    Otel
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Otel

    2,5 Yıldızlı <b>Otel</b>

    Yazar: Serdar Kökçeoğlu

    Eli Roth dört yıl önce çektiği Dehşetin Gözleri ile virüs nedeniyle paramparça olan bir kamp ateşi grubunun öyküsünü zehir gibi anlatarak, korku sinemasında mizahın her zaman filmin atmosferini yok eden bir virüs olmadığını ucuz bütçeyle kanıtlamıştı. Film özellikle finaldeki espriyle doruk noktasına ulaşan mizahının yanında, mekan seçimi ve tekinsiz atmosferi ile ürkütücü olmayı da başarıyordu. Set düzenini annesine emanet eden genç bir korku delisi için şüphesiz iyi bir çıkış. Fakat bu parlak manzaraya rağmen Roth'un ikinci filminin afişinde Tarantino ismini, oyuncular arasında ise Takashi Miike'yi görmek biraz kuşku uyandırıcı. Bu durum filmin bir Tarantino filmi gibi algılanmasına neden olduğu gibi, korku meraklıları arasında da beklentileri tavan yaptı.

    Otel Eurotrip ile aynı rotada, fakat Eurotrip tiplerinden bile sıkıcı üç arkadaşın Amsterdam'da kadınları ve kafayı bulma planlarıyla başlıyor. Daha egzotik keyifler için olmasa da daha egzotik kızlar bulmak için tavsiye üzerine Slovakya'ya giden üçlü, burada da aradıklarını "ellerine konmuş" gibi buluyorlar. Fakat ekibe sonradan katılan uçkuruna düşkün Oli'nin kaybolmasıyla içine düştükleri senaryo işliyor ve hepsi sırayla müşterilerine farklı deneyimler sunan bir mezbahaya çekiliyorlar.

    Roth filmin "macera-uyuşturucu-seks" bölümlerini, izleyiciyi zıplatmadan önce biraz gevşetmek için öyle bir uzatmış ki, hangi cümleyi hangisinin söylediğini rahatlıkla karıştırabileceğiniz üç sıkıcı kahramanın da yardımı ile kolayca farklı bir film izlediğinizi düşünebilirsiniz. Yol kesen sakız bağımlısı çocuklar ve kafka-esk koşturma arasında beliren işkence müzesi de bu arada filmin ucuz mizahına ekleniyor.

    Filmi nihayet Roth'aya sokan ise konuk oyuncu Takashi Miike oluyor. Otel'in belki en büyük günahı yaratıcısının "auteur"lük saplantısı nedeni ile kusurlu senaryolarını paylaşmamak için gösterdiği çabadır. Yoksa yönetmen korku sinemasının ihtiyaçlarını adı gibi bildiğini mezbaha detayları ile gayet iyi gösteriyor. Vahşet turizmi denilen şehir efsanesinden beslenen (Tarantino'yu projeye çeken de Roth'un Uzakdoğu'daki örneklerini ona göstermesi!) bu karanlık mezbaha, dünyanın farklı yerlerinden işkence, ameliyat, cinayet gibi amaçlarla gelenlerin tatmin edildiği bir yer. Roth mekan seçimi ve sadist detaylar konusundaki yeteneğini bağıra çağıra konuşturuyor burada. Aslında tür eleştirisi açısından düşündüğümüzde, Pasolini'nin Salo'sunun kulaklarını çınlatan bu bölüm bile filmi hafif dozdaki korku filmlerinden ayırmaya yetiyor. Bütün filmin amacının buradaki dehşet olduğunu düşünürsek, Otel kolay ikna olan korku izleyicilerini kısmen de olsa tatmin edecektir.

    Finale doğru gerçekleşen ve fena halde uzakdoğu sinemasına özgü olan intihar ve fena halde Amerika'lı olan şiddetli intikam sahnesi; kötü başlayan ve yoldan çıkmak üzereyken şık bir hareketle toparlayan bu filme maalesef sıradan bir nokta koyuyor. Eli Roth'un filmini uzakdoğu ve Amerikan korku filmleri arasında kalmış, etkili mezbaha sahnesine rağmen Dehşetin Gözleri'nden daha dağınık ve günahı bol bir korku filmi yapan işte bu senaryo sorunları. Bir kere en başta, filmde neden Slovakya'nın seçildiği çok açık değil. Amerika'nın ıssız bir köşesinin tercih edilmesi, aslında fazla da abartılmaması gereken yabancı düşmanlığı tartışmalarını da engellermiş.

    Bu otel bizden en fazla "buçuklu iki yıldız" alır. Filmin en büyük yıldızı ise filmin acı acı gülümseten repliğine imza atan Takashi Miike olur. Roth kanlı sahnelerdeki becerisini Ölüm Provası yönetmeninin önünde herkese ispatlamış olabilir ama auteur olması için daha çok yolu var, daha çok otellerde konaklaması gerekiyor. Yoksa biz gizliden gizliye bu karanlık tema Miike'nin elinde kim bilir nasıl şekil alırdı diye düşünmekten kendimizi alamayız. Acı ama gerçek.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top